Kayıtlar

Kasım, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Marc Auge Kitapları....

Resim
"Marc Auge" bilir misiniz? Etnoloji uzerine çalışan bir Fransız Akademisyen-Antropolog.... İlk "Unutma Biçimleri" isminde incecik ama dopdolu kitabı ile tanıdım.. Ve hayran kaldım anlatımına, bakış açısına. Tabi bunda mesleğinin etkisi büyük diye düşünüyorum,  kendi adıma. :) Yazarı sevmemin bir sebebide; bende kelimeleri çok seviyorum. Onlar üzerine düşünmeyi, hor kullanmamayı, anlamlarını.... bugüne kadar çok azdır "keşke duygularımı bu kadar açık ifade etmeseydim"demem. Severim hissettiklerimi anlatmayı, ve hiç utanmam, ayıp olur mu diye düşünmeme neredeyse... öyle hissettiysem öyledir diye düşünürüm... Ve yazarda öyle bana göre, tane tane anlatıyor, düşünme biçimlerinin hissettirdiklerini cümlelere döküyor ve öyle uzun uzun da anlatmıyor... Ve arka kapak yazısı şöyle diyor; “Biri Sizi Bulmaya Çalışıyor” Zaman, filmleri hatıraya dönüştürüyor, ama başka türlü hatıralara. Eski Amerikan filmleri tutkunu emekli edebiyat öğretmeni Julien, Claire adında ge

Günlük haller....

Resim
 Veeee bugün itibari ile uzaktan eğitime dahil olduk Umay Kız ile. Aslında çok sevmesem de "bizli" konuşmayı, cocuğa dair bişey anlatırken... bu süreçte beraber olunca, böyle çıkıyor cümleler de kızçemle... :) Sınıf olarak daha önce istememiştik uzaktan eğitimi, iki gün yeterli diyorduk. Gerçi faydasını da gördük, okumaya başladı mini mini birler. İşin mantığını çözdü Umay kız ve basit kitapları yavaş yavaş da olsa okuyor. Haftada beş gün nasıl olacak bilemiyorum tabi bizim için yeni bir süreç.  Eşimde uzaktan eğitim veriyor. Salon Umay'ın, arka oda Merter'in, ben kantinci :)))))) biri mesajla isteklerini söylüyor diğeri on dakika molalarda :)))     Vaka sayılarını ve artık çoook yakınlarımdan da "covid oldu" lafını duyduktan sonra korkum iki katına çıktı resmen. Paranoyak olmassak iyi. Allah bin kere razı olsun gerçektende sağlık çalışanlarından, doktorlarımızdan. izinsiz  çalışıyorlar... Ama pervasız dolaşan, covid olduğunu bile bile sokağa çıkanlardan da.

Ahraz ve Atmaca Kitap Yorumu....

Resim
O kadar uzun zamandır listemdeyki "AHRAZ/ Deniz Gezgin"  Sonra arkadaşımda görünce, okumak için ödünç istedim, bir iki günede bitti kitap. Ama sadece sayfa sayısı bitti..... Yazarın hayatı; 1981'de, İstanbul'da doğdu. On yaşında ailesiyle İzmir'e taşındı. Ege Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi bölümünde lisans eğitimini tamamladıktan kısa süre sonra Çeşme Dalyanköy'e yerleşti. Kültür tarihi ve mitoloji üzerine çalışan yazarın bu alanda yayımlanmış kitapları (Bitki Mitosları, Sel, 2007; Hayvan Mitosları, Sel, 2007; Su Mitosları, Sel, 2009) ve makaleleri bulunmaktadır. Bunun yanı sıra çeşitli dergi ve seçkilerde öyküleriyle yer almıştır. Şimdilerde Metro Gastro dergisi için kültür tarihi konulu makaleler ve Psikeart dergisine öyküler yazmaktadır. Ahraz yazarın ilk romanıdır.   Özellikle başlangıcına bayıdım. Bir deniz kenarında, balıkçılıkla geçinen babanın kızı Adile..... oğlu İsrafil, İsrafil'e yoldaş olan Yusuf.... tabi isimleride o

Bir Hikaye ve Kavgam Serisi....

Resim
 Aslında Boris Pasternak'tan " Doktor Jivago" kitabını okumak istiyordum. Ama her zaman ki gibi YKY Kadıkoy'e inince ve diğer kitabı değilde bu kitabı bulunca aldım. :) Aslında iyi de oldu. Yazarın anlatımını tanımış oldum. Ve bir gerçek var ki bir donem savaş görmüş, yokluk çekmiş yazarlar daha içli ve daha detaycı anlatabiliyorlar.  Hatta az öz cümle ile bir sürü şey anlatıyorlar. Yazarımız entellektüel bir çevrede yaşamış, ve hayat hikayesi şöyle; 1930’lu yılların başı Pastern ak’ın SSCB edebiyatında etkin rol aldığı bir dönem oldu. 1934 yılında Yazarlar Birliği’nin ilk kongresinde yaptığı konuşma, Lunaçarski’nin onu SSCB’nin en iyi şairi ilan etmesini sağladı. 1935 yılında Paris’te Uluslararası Barış Kongresi’ne katıldı. Pasternak’ın 1945-1955 yılları arasında yazdığı “Doktor Jivago” adlı roman hayatının dönüm noktası oldu. SSCB içinde yayımlanmayan bu roman, onun 1946’dan başlayarak Nobel Edebiyat Ödülü adayları arasında anılmasını sağladı. 1958 yılında No

İç Dökesim Geldi...

 Canım hem yazmak istiyor hem istemiyor.... Bu deprem hepimiz gibi benide etkiledi.... Aklımda deli sorular...acaba binamız dayanıklı mı? Ya Umay'ın yanında ben yokken,  kızım depreme yakalanırsa? Ya da.......... Bir yanım tevvekül ediyor, bir yanım ise devamlı vesvesede..... Sevdiklerim aklımda,  ne yapabilirim /z diye düşünüyorum. Kızım ufak olmasa Akut'a falan uye olmak isterdim ama henuz onu bırakıp koşamazmışım gibi geliyor...belki o durum anında koşarım ama bilmiyorum.... Bilmemek de durduruyor beni.... İlk günler haberlere bakıyordum,  sonra bıraktım.... Sosyal medyadan takip etmeye başladım. İşin garibi buralarda da samimi paylasimlar kadar reklam kokan, sırf herkes paylaşıyor diye paylaşım yapanlar da çok.... Ve bunu yazarken aslında gerçekten onları eleştirmiyorum lakin onlar bizi eleştiriyor....  Bu sefer de içimdekini hem yazmak hem yazmamak geliyor.... Mesela birileri deprem dışında paylaşım yapanları ciddi eleştirmis...bu sefer de karşı taraf onları elestirmis...