Kayıtlar

Mayıs, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Toza Sor John Fante kitabına dair...

Resim
John Fante okumak istediğim bir yazardı. Kampanya dahilinde görünce alayım başlangıç olsun diye düşünmüştüm. Geçtiğimiz hafta okudum. Tam bir yeraltı edebiyatı dedikleri türdendi.  "Derken bir gün bir kitap çektim, açtım ve kalakaldım. Birkaç paragraf okudum. Sonra çöplükte altın bulmuş biri gibi kitabı masaya götürdüm. Cümleler sayfada yuvarlanıyordu, kayıyorlardı. Her cümlenin kendine özgü bir enerjisi vardı. Cümlelerin özü sayfaya bir biçim veriyordu; sayfaya oyulmuşlardı sanki. Duygusallıktan korkmayan birini bulmuştum sonunda. Mizah ve acı olağanüstü bir kolaylıkla iç içe geçmişti. O kitabın ilk sayfaları benim için çılgın ve büyük bir mucizeydi. Evet, Fante beni çok etkiledi. O kitapları okuduktan kısa bir süre sonra bir kadınla yaşamaya başlamıştım. Benden daha ayyaştı ve korkunç kavgalar ederdik. Bazen ona, “Bana orospu çocuğu deme! Bandini’yim ben, Arturo Bandini” diye bağırırdım. Fante benim Tanrı’mdı ve Tanrı’ların rahatsız edilmeyeceğini, kapılarının çal

George Carlin’in, eşinin ölümünden sonra yazdığı “Zaman paradoksu” …

Facebook'da bugün bir paylaşım okudum ve sizinle de paylaşmak istiyorum. Hatta sizde paylaşın ki farkına varmayan birilerinin farkına varmasına vesile olalım.... George Carlin’in, eşinin ölümünden sonra yazdığı “Zaman paradoksu” … Okunmalı …   Mektubun sahibi, George Carlin (1937 – 2008); 5 Grammy Ödülü kazanmış, ABD’de “100 en büyük TV stand-upçısı” listesinde yer almış bir büyük komedyen, aktör ve yazar. Bu yazı, eşi Brenda’nın kanserden ölmesinden sonra, “Zamanımızın Paradoksu” başlığı ile yazılmıştı. Daha yüksek binalarımız, ama daha kısa sabrımız var; daha geniş oto yollarımız, ama daha dar bakış açılarımız var. Daha çok harcıyoruz, ama daha az şeye sahibiz; daha fazla satın alıyoruz, ama daha az hoşnut kalıyoruz. Daha büyük evlerimiz, ama daha küçük ailelerimiz; daha çok ev gereçleri, ama daha az zamanımız var. Daha çok eğitimimiz, ama daha az sağduyumuz; daha fazla bilgimiz, ama daha az bilgeliğimiz var. Daha çok uzmanımız, ama yine de daha çok sorunu

Sabahattin Ali 110 Yaşında Ve Soner Olgun Konseri...

Resim
 Bu hafta çok yoğundu benim için. Sevdiğim ve gitmek istediğim iki dinletiye gittim/k. Tomurcuk Vakfı yararına verilen konserde Soner Olgun vardı. Dinlediğim günden beri çok seviyorum Soner Olgun'un yorumunu, duruşunu, hayata bakışını ve anlatışını..... Nasıl güzel bir ses anlatamam size... Hem ağladım, hem keyifle dinedim bu müthiş sesi. Tabi Tomurcuklar( melek çocuklar, anneleri ve vakıf geneli bu çocuklarımıza böyle dediklerini belirttiler) ritim konseri verdiler başta. Buraya video eklemeyi bilsem sizinle de paylaşacaktım ama bilmiyorum henüz. tomurcuk vakfı sitesi için tıktık    Kurulum amaçları sitelerinde şöyle açıklanmış; Tomurcuk Vakfı, zihinsel engelli çocuğu olan aileler tarafından 2010 yılında kurulmuştur. Zihinsel engelli bireyleri, eğitim ve üretim ortamında kendilerine yeterli hale gelecek şekilde eğitmek, topluma uyumlarını, iş edinme becerilerini geliştirmek, üretken hale getirmek ve sosyal rehabilitasyonlarına destek olmak üzere çalışmalar

Sabahattin Ali Romanı Yeşil Mürekkep ...

Resim
Yani nasıl yazsam, nerden başlasam bilemedim. Bu kitabı elinize aldığınız da iki güne bitirirsiniz, yazar o kadar akıcı bir dille yazmış. Yalnız " Sabahattin Ali " nin eserlerini seviyorsanız çabuk bitiremiyorsunuz kitabı... Yazarın ilk " Kuyucaklı Yusuf" eserini okumuştum ve tek kelime bakış açısına, anlatım dline ve olayları aktarışına hayran kaldım. Tabbi yıllar önce kısaltılmış şekillerde yada tam baskısı ile okuduğum çok klasik eser var ama bu yaşımda okuduğumda " okumuşum ama hiç böyle bakmamaştım" dediğim olduğundan  bazı eserleri tekrar okuyorum.  Daha sonra da şu son yıllarda reklamı iyi yapılan ve sanki tek iyi eseri bu kitapmış gibi lanse esilen Kürk Mantolu Madonna kitabını okudum. Tabi bu benim şahsi görüşüm ama Kuyucaklı Yusuf daha dokunaklı daha içli daha.... diye gider. Elbet yayınevlerinin reklam politikası farklı biz okurlara göre.. Bazen gerçekten ama gerçekten de hiç de iyi olmayan bir kitabı bir numara gösterebiliyorlar..

Hisart Canlı Tarihi Sergisi Akasya Kültür Sanat Merkezi'nde...

Resim
Cumartesi günü( Gamze'nin bloğu ) Yaşam İzi Bloğunun yazarı  Gamze ile buluştuk  Eşime okuldan Akasya Avm'de Külür Sanat Bölümünde bulunan Hisart Sergisi bileti vermişlerdi ve bende gezmeyi seven Gamze'yi davet ettim. Gamze'nin hem sohbeti çok keyilfi hem bilgisi ile size öyle güzel anlatıyor tarihi yerleri, olayları öğrenmemek mümkün olmuyor. Benim gibi eksiği fazla olanlar için Gamze'nin sohbeti bir numara. Gamze'cim yüreğine sağlık benimle de bildiklerini paylaştığın için. Artık arkadaşlıktan bir adım öteye geçti bizim dostluğumuz. :) İyi ki tanıdım dediğim sevdiklerimden oldu. Önce yemeğimizi yiyip sonra da sergiyi dolaştık. Öyle çok büyük bir sergi değildi ama sergilenenlerin geçmişini düşününce içimiz nasıl cız etti anlatamam..... Hiç bir savaşa denk gelmedik belki yaş olarak ama gördüklerimizden, duyduklarımızdan etkilendiğimizi düşünürsek; yaşasaydık nasıl olurduk hiç bilemiyorum... BU arada Hisart merkezi Çağlayan’da bulunan ve 1900’lü yılla

Zaman....

Gündüz kızı uyuturken bi beş dakka bende uyuyayım derken bi baktım 2 saat uyumuşum. Tabi uykuyu alınca gece de nöbetteyim. Buraları da denetliyorum asayiş berkemal :)))) Facebook kullananlar bilir, her gün Facebook geçen sene aynı gün neleri paylaşmışız hatırlatma yapıyor. Dün de annemin fotoğrafını ve paylaşımımızı hatırlattı. Elbet onun hatırlatmasına ihtiyaç yok ama o anda görünce daha bir içerledim, içim cız etti.... Hatta paylaşıren de yazdım "biz hergün annemle konuşuyoruz, selamlaşıyoruz" diye... Şunu fark ettim ki insan annesini, babasını kaybettiğinde ölüm anlam değiştiriyor....  Önceden söylediğim, teselli ettiğim birçok cümle şimdi anlamlarını kaybetmemiş olsada daha bir azaldı. Ve kendi kendimi teselli etme yöntemi buldum. Elbet kabul ediyoruz ölümü ama işte ne bileyim kelimelerin anlamsız kaldığı noktadayım... Şunu anladım ki "alışılmıyor" hani diyorlar zamanla alışırsın diye, yok öyle birşey yaşımız kaç olursa olsun alışılmıyor, te

Knulp Herman Hesse Ve Hayata Dair..

Resim
Kadıköy'e her indiğimde uğrak yerlerimden biri de YapıKredi Yayınları'dır. Nedense oranın atmosferini çok seviyorum. Ve her indiğimde muhakkak bir kitap alırım. Bu kitabı da aslında yine bakınırken öncelik olarak ince kitap olması sebebi ile almıştım. Çünkü elimde bekleyen çok kitap var ve evdeki kitapları bitirip yenilerini almak istiyorum. Maalesef böyle yazsam da ara ara yeni kitaplar ekleniyor :)) Kitaba dönecek olursam baş kahramınımız Sevgili Knulp bir göçebedir. Ve özgür ruhlu, kimseyi rahatsız etmek istemeyen, saygın ve saygılı, biraz felsefi, ama en çokda yalnız bir göçebedir. Kendini ve yaşamı sorgular Knulp. Geçtiği kasabalarda, köylerde iyi dostluklar bırakır. Ve senede birkaç gün mutlaka köyüne uğrar... Aslında kitabın sonlarına doğru öğreniyoruz ki Knulp sevda uğruna okulundan ve yaşamından vazgeçer ve karşılık bulamıyınca da yollara düşer. Ve ince astalığa yakalanır... Az ve öz olarak yazar uzatmadan kitabın son bölümünde Knulp'un neden göçebe o

Nü Peride Hakan Akdoğan Ve La La Land Filmine Dair...

Resim
 Bugün günlerden " Kitap Kulübü " günüydü Kazım Karabekir Vakfı'nda. Ve bu ayki kitabımız Yunus Nadi Ödüllü bir kitap olan Nü Peride /Hakan Akdoğan  Başlarda biraz "acaba böylemi gidecek" dedim ki diğer okuyanlarda da aynısı olmuş, sonrası kurgu iyiydi ama anladım ki aşk, intikam, nefret dolu kitaplar fazla tarzım değil. Ki sonunu yazar enteresan bitirmiş, beklediğimiz klasik sonlardan değildi. Hani neye göre ödül veriliyor kitaplara bilmiyorum o yüzden yanlış bir yorum da yapmak istememe ama bence ödüllük bir kitap değildi. Konusuna gelince de Ressam Halil küçükken sevdiği kızla ve arkadaşlarıyla evcilik oynarken, ağaçtan elma koparayım deken düşüyor ve sakat kalıyor. Sevdiği kızda bu vicdan azabı nedeni ile devamlı arkadaşı ile ilgileniyor ama başkası ile ilişkisi var. Derken Halil saplantılı bir şekilde eski bir hikayen yola çıkarak sevdiği kadından intikam almaya başlıyor... Kitabı okurken Halil'in aslında psikolojik olarakd a kadınlara arşı

Üsküdar'da Cafe ve M.H. Kan Umay Kitabı

Resim
 Geçen hafta alerjimin yine başlamsı sebebi ile Üsküdar'da ki bir doktora gittim. Hadi gitmişken arkadaşıma uğrayıp kahvemi içtim. Ordan çıktıktan sonra Üsküdar'da biraz yürüdüm. Daha önce belki çok bahsetmişimdir; seviyorum bu ilçeyi. İçime huzur veriyor... Daha önce birkez gittiğim kafenin diğer şubesine gideyim dedim. Burası hemen Mihrimah Cami'sinin arka tarafında kalıyor. Merdivenlerin başında hemen, eski köşkü kafe yapmışlar. İŞletenlerden çok kibar ve tam bir esnaflar. İçini çok hoş döşemişler, alttan hafifte müzik geliyor. Hava sıcak olduğundan Demirhinba Şurubu söyledim ve kitabımı okudum. Elbet arada manzarının da tadını çıkarttım. Yolunuz düşerse uğrayın keyifli bir yer.  Bu kitabı eşim DR'da gezinirken görmüş ve hem kapağı hemd e isminden dolayı hemen almak istedik. Ve başladım okumaya. Aslında Umay'ın tarihçesinden yola çıkarak yazılan bir kitap değil. İçinde mitoloji, Şamanizm'e dair notlar var ama daha çok seven ve lanetlenen bi

BoyHood Ve Vezir Parmağı, Biten Kitaplar....

Resim
Veee balkon sezonu açılır bizim evde... Nisan'ın son haftası güneş iyicene yüzünü gösterdi. Bu fırsatı kaçırır mıyım? Asla! Artık kahvaltı ve akşam yemeği faslı da başlar balkonda. Bu sene niyetim balkona şu yapı marketlerde satılan bahçe seti oturma grupları vardır ya onların bizim balkona uyanından almak istiyorum. Çünkü balkonda oturmayı, kuş sesleri eşliğinde sohbeti, kitap okumayı seviyorum. Birde çok şükür ki hemen bahçemizde , balkona denk gelen kısımda Ceviz Ağacımız varki sormayın. Yeşillendi iyicene karşı binalar da gözükmüyor, mis gibi yeşil kokuyor. Bu haftayı iki kitap, iki film ile bitirdim. Bu filmi ajandama not etmişim ama nerden duydum yada okudum hiç hatırlamıyorum. Bildiğim birşey varsa o da film çok çok iyiydi, hem konusu hem oyuncuları... BOYHOOD filminde oynayan çocuklar aynı zamanda büyümüş hallerinde dekendileri oynamışlar, o yüzden filmin yapım aşaması epey bir zaman almış. Konusuna gelince; bir aile düşünün lise üniversite zaman

Çoçuklarımız Neden Mutsuz? Gündem Özel Programındaan...

Resim
Birkaç haftadır hafta sonları CNNTürk'de Gündem Özel programına denk geliyorum ve hem konukları he konuşulan konular epey güzel ve faydalı oluyor. Bu hafta sonu konusu "Çocuklarımız Neden Mutsuz?"  Bu çok önemli bir mesele bence... çünkü herşeye sahip ama kişilikleri gitgide geride kalan, odaklanmada ve sosyalleşmede sorun yaşayan çocuklar yetişiyor.... Tabi en başta eğitim var ve ilk eğitim evde başlıyor. Konuklarının arasında eğitimci, öğretmen, teknoliji yazarı, psikolog vardı... programı izlemek isterseniz tıktık... Genel olarak varılan kanıda "mutluluk kadar mutsuzlukda normaldir ve kişiyi ehlileştirir" dediler. Evet eğitim sistemi bizde çok yanlış... Ama en önemlisi çocuklarımızı şartsız, koşulsuz sevmeliyiz ve başarıyı illa ki yüksek mevki iş olarak baz alıp karşılaştırma yapmamalıyız. Çünkü gerçketen de yaşam demek yüksek mevkili bir iş demek değildir. Elbet kimini mutlu eder bu kimini de biyerden sonra sıkar. Ama kriter bu olmamalı

GÜNLÜK...VE FATİH ERKOÇ KONSERİNDEN...

Resim
Selamlar, naber nasılsınız? Bende iyiyim, biraz içim buruk ama iyiyim. Nisan ayında büyük bir şevkle başladığım işimden bazı nedenlerden dolayı ayrıldım. Yeniden evdeyim, yeni bir iş bulana kadar tabi... Çünkü çalışmayı çok özlemişim ve çokda iyi geldi. Ama bu kadramış , bir kapı kapanır bir kapı açılır demiş büyüklerimiz. Bende evde olduğum süreçte, daha önceden görmeyi istediğim yerlerin listeini yapmıştım, İstanbul'da. Oraları gezmeyi hızlandırayım diyorum zaman geçiyor, elimde bekleyen kitaplar da fazlaca onlarıda okuyayım ki yenilerine yer açılsın dimi :) Vee alerjisi olanlar anlar "alerji mevsimi" açılmış bulunmakta. Göz kaşıntısı, bulanık görme, burun akıntısı, hapşırma sezonunu ki gün önce itibari ile açmış bulunuyorum. &&&&&&&&&&&&&&&& Geçen hafta Fatih Erkoç konseri vardı Zorlu Performans Sanatları'ında... Bazı listeler vardır ya hani ölmeden önce okuyun, dinleyin, görün