Kayıtlar

Ekim, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şeker Portakalı, Güneşi Uyandıralım ve Deli Fişek / José Mauro de Vasconcelos

Resim
Çok uzun zaman önce okumuştum Şeker Portakalı / José Mauro de Vasconcelos kitabını. Zeze'ye ve ağacına dair aklımda kalan birkaç detay vardı ama o kadar. Sonra tekrar okumak istedim. Bu sefer üçleme olduğunu da öğrenmiş ve diğer kitaplarını da almıştım. Şeker Portakalı en iç burkanı bana göre. Küçük Prens kitabından sonra açıp açıp ara ara okuyabileceğiniz türden bir anlatımı ve hikayesi var. Bazı kitapların derinliği vardır işte bu seri kitapta öyle. Baktığınız da konusu sade, bait gibi gelebilir ama o yaşadıklarını yazıya dökmesi, okurken bize hissetirdikleri gerçekten de çok başka... Boşuna değil hala en çok okunan kitaplardan olması.... + Nen var Zeze? - Hiç. Şarkı söylüyordum. + Şarkı mı söylüyordun? - Evet. + Öyleyse ben sağır olmalıyım. "İnsanın içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor muydu yoksa? Bir şey demedim. Bilmiyorsa bunu ona öğretmeyecektim." "Uyuyalım. İnsan uyudu mu her şeyi unutur." Yoksul bir ailede büyüyen, aksi bir bab

Cumhuriyet Bayramımızdan Kareler, Kum Sergisi, Watergarden

Resim
Dün üzerimiz de bir misginlik... Sonra Merter'e "hadi Watergarden'a gidelim, Cumhuriyet Bayramı etkinliği varmış" dedim.... Biraz karasız kaldık, daha doğrusu üşendik, sonra da "hadi gidelim evde kalırsak uyukluycaz" diyerek kendimizi attık buraya :) Watergarden'ın en güzel tarafı bana göre "su gösterileri", hele akşam ışıklandırma ile öyle keyfili ki izlemesi. Burası birde diğer Avm'lerden farklı olarak sadece yiyecek üzerine mekanların olması, cafeler ve yeme içme bölümü var... İhtiyaç var mıydı derseniz? bilmiyorum ki... artık adım başı avm... Bayram'dan dolayı gece Türk Bayra'ğını da lazerle yansıttılar, marş çaldılar ve havai fişek attılar. Tabi bizim cimcime çok mutluydu.👪 Alt katında da ufak bir kumdan sergi vardı. Atatürk, Seyit Çavuş vb... tarihimizin önemli kişlerinin kum heykelleri. Böyleyken böyle işte.... dün güzeldi bugüne de şükür, yarına da Allah Kerim. İyi haftalar. :) Evde de bayram havası vardı bi

Her kız biraz Annesine benzer.. Değil mi?

Resim
Dün gece dayanamayıp ikiye kadar oturdum. Aslında daha da otururdum ama..işte hayat! :) Sabah 06:15 gibi bizim kız uyandı tabi enerji full.  Bugün okula götürdüm artık çünkü evde sıkılmaya başlamıştı, öksürüğü de bayağı bir geriledi. Sabahtan biraz oluyor  o kadar. Bugün okul aile birliği toplantısı vardı okulda. Bir garip duygusal oldum. Her zamanki gibi "ne zaman büyüdü kızım yahu?" nidaları ile içim dolu olarak gittim. Ara ara hala inanamıyorum kreşe başladığına. Öğlen hava bildiğiniz buz gibiydi.... Ki ben çok üşümem bağrım açık gezerim ama dondum bugün..... Neyse efenim "ben, ben, ben" diye başlayan cümleler hiç bitmez. Beklerken düşündüm; ne çok "ben farklı olucam, ben senin gibi olmıycam" derdim anneme; o geldi aklıma. Bekarken bizim evde, her gün sabah erken kalkılır kahvaltı edilir, o sofra beklemez hemen toplanır, sonra kahve içilir ve sabah erkenden süpürme silme işlemi biterdi. Abartmıyorum her gün ev süpürür, süpürtürdü annem.. .😲

Hafta Biterken... Kitap Kulübü sezonu...

Resim
Bu hafta Umay evde olunca gündüz sıcak bir Türk Kahvesi içmek zor oluyor çünkü devamlı oyun oynama modundayız efenim. Bende akşam kız uyuduktan sonra bir tane daha içiyorum.☕ Geçen gün de böyle olunca, hem bulaşık makinesini boşaltayım hemi de kahvemi içeyim dedim ve ohhh mis gibi sıcak kahve içtim.😊 Veee karşınız da ben deniz. Umay'ın gözünden annesi. Çok seviyor bizi çizmeyi, evde devamlı " anne kapa gözlerini" modu ve sonrası "bak seni çizdim" cümlesi. Sonrası da kapıya yapıştırıyoruz. Her bir karesi öyle değerli ki. Çok önemsiyorum mutlu çocukları, ilerde anılarında "çocukluğu güzel hatıra olarak kalsın" istiyorum. Bir daha geri gelmeyecek çünkü. Kendi çocukluğumu düşündüğümde; çoook güzel günlerimiz oldu ama üzüntü ile andığım anılarım da oldu... O yüzden istiyorum ki, benim yavrumun anıları güzel olsun. Bizim yaşadığımız hiçbir sorundan onlar sorumlu değil o yüzden onlara yansıtmamak gerektiğini düşünüyorum.  Geçen gece baktı

Uçurtma Festivali...

Resim
Şuan şu yağan yağmuru izlemek, dinlemek vardı sabaha kadar amaaa nerdeeeeeee....  Güne erken başladığımız için uzun zamandır gece oturmalarım sekteye uğradı. Benim için hem iyi hem kötü... Cumartesi günü Kadıköy Moda Sahilinde "Uçurtma Fetivali" organizasyonu vardı. Facebook sayfalarından duyuru yapılmıştı. Hava da mis gibiydi. Sevdoş'a dedim al ge Toprak kuzusunu... Tamam abla dedi, kahvaltıya geldiler, güzel bir aile kahvaltısı oldu. Sonra aldık çocukları doğru Moda Sahile..... Birde öğrendik ki eefenim organizasyon iptal olmuş, nisan ayına ertelenmiş.. Tabi sayfalarında herhangi bir duyuru yoktu...😕😤 Allah'tan hava güzeldi de çayor çimen, park yayıldık. Bizim gibi ailece gelenler vardı, uçurtma satan bi abi de vardı. Aldık uçurtmalarımızı kendimizce eğlendik. Güzel bir gün oldu çocuklar içinde... Çok da heveslenmiştik bu güne. Her çocuk gibi Umay'ın da dilinde idi uçurtma uçurmak... Gerçi Toprak ve Umay'dan çok Sevda ile Merter uçurdu. Keyfine

Fark ettim ki, bazen ben....

Resim
Bu sene her şey çok hızlı ve ani oldu benim/izim için. Acıyı da sevinici de yaşadım... Ama en çok içime yer eden, acıtan ve yanan acım oldu...😔 ⏳ Fark ettim ki;  eski komşularımız ile konuşamıyorum hatta Kartal'a gittiğimde gözüm hiç aramıyor onları. Eskiden" acaba eski tanıdıklardan görür müyüm?" derdim....... ⏳ Fark ettim ki; slov parçaları dinlemeyi eskisinden daha çok seviyorum ama daha az dinliyorum... içime akan yaşları sesli akıtmaya gücüm yetmiyor artık....bazen baş etmekte zorlanıyorum duygularımı... Hala inanamıyorum,içim kabullenmekte zorlanıyor... son konuşmalarımız geliyor aklıma.. daha zaman vardı erken oldu be annem diyorum... kendimi teselli ediyorum ama bu bile canımı acıtıyor..... Sonra da şükretmeye başlıyorum yaşadıklarımıza, geçirdiğimiz zamanlara... tevekkül ediyorum, böylece kabullenmem daha iyi oluyor... dünya böyle diyorum, bazı şeylerin yaşı yok diyorum diyorum diyorum diyorum......ağlıyorum, gülüyorum, ağlıyorum... diyorummmmm........

Oya Baydar Kitapları...

Resim
Oya Baydar'ın kalemini, anlatımını seviyorum. Daha önce de "Sur Önü Diyalogları" adlı kitabını okumuş çok etkilenmiştim... Doğu'ya gidip aktardıkları hiç de yabana atılacak şeyler değildi.... Bu iki kitabı da D&R'ın indirim zamanında görmüş ve hemen almıştım. Aslında almıycam daha kitap, önce elimdekileri bitiricem desem de duramıyorum... Hoş o kadar uzunnnnnn zaman oldu ki kitap almayalı. Artık sevdiğim yazarların okumadığım kitaplarını alıcam. Çünkü seri kitap almıyordum ve biraz dağınık kitap okuma listem var. Hoş bundan rahatsız değilim ama artık daha seçici okuyor ve ona göre alıyorum. Artık dedim ki kendime; sevdiğin yazarların diğer kitaplarını okuma zamanın geldi Gülo.... 👧 Yine konudan konuya geçtim :) Önce "Yetim Kalacak Küçük Şeyler" kitabını okudum. Bir anlatı, günce kitabıydı. İsimlerden çok olaylar vardı.... Yazarın kendisi hem sosyolog, hem yazar hemde bir aktivist... Sol görüşlü biri. Ki eskiden varmış bence solcu

İki film bir günlük.....

Resim
Geçtiğimiz çarşamba  akşam Umay'da kuru öksürük ve sesde çatallaşma olunca, perşembe-cuma okula göndermedim. Haftasonu ile birlikte toplarlar dedik. Ve çok şükür ballı polen ve ıhlamur içirerek toparladık. Tabi kızım evde olunca, ev işleri, yemek yapma faslımız bitince oyun zamanı oluyor.😊 Bir bakıyorum akşam olmuş bile... Haftasonu da evde bunalan kızçeyi alıp biraz Kadıköy'e indik; hem ona hem bize iyi geldi güzel hava. Kızı her okula bıraktığımda "eve gidip ayaklarımı uzatıp televizyonu açıp film izleyeceğim" diyorum ama nerdeeeeeee..... Henüz bu keyfe erişmiş değilim. "Neden" derseniz? Eve gelince ilk iş çayı ocağa koyuyorum sonra da biraz bloglara bakayım, okuyayım diyorum, bazen yorumlar yazıyorum sonra kendim oturup yazayım diyorum bi bakıyorum 2-3 saat geçmiş ile... Kızı okuldan alma saati gelmiş. Çoğunluk ben alıyorum bazen de babası alıyor... Bugünde eve geldim çayı mı demledim, hatta hem yazıyor hem çayımı içiyorum :) "kitap okuyayım

Masumiyet Müzesi Orhan Pamuk

Resim
Bir önceki yazımda bahsetmiştim( Gamze'nin bloğu http://yasamizi.blogspot.com.tr/ ; Gamze ile buluştuğumuz da Masumiyet Müzesi'ne gitmiştik. Taksim Caddesi'n de dolaşırken Çukurcuma'ya doğru dönüp sonrada müzeye gitmeye karar verdik. Ben romanını seneler seneler evvel içim daralarak okumuş ve bitirmiştim. Çok fazla betimleme vardı kitapta ve bu beni çok sıkıyormuş o zaman iyicene anladım :) Gamze'de kitabı okumamış ama müzeye gitmek istiyordu elbet bende merak ediyordum müzyi... Ama nedense bana uzak bir yerdeymiş gibi geliyordu. Konuşma esnasında Gamze; "çok yakın buraya gidelim mi? " diye sorunca; "hadi gidelim" dedim ve gittik... Öncelikle bu fikir çok güzel ve çok da başarılı bir müze olmuş onu diyeyim. Her ne kadar Orhan Pamuk bu kitap ile beni boğmuş olsa da müze ayrı bir şey... Kitapta incık,cıncık her şeyi yazmıştı. Yok Füsun elini şöyle koydu, yok Füsun mutfağa gitti...saat bilmem kaç... şimdi şurdan geçiyoruz.. derken... Vel