Günce/ Bir Ruh Macerası Ayşe Şasa....

Hoş geldin Nisan , hoş geldin alerji...
Çarşamba günü hava miss açmışız camı pencereyi... kızım dedi ki anne hadi gel balkonda oynayalım.
Tabi ben hemen " ne güzel olur ( balkon sever bir annenin evladının da balkonu sevmesi önemli 😀)" dedim.
İnanın çıktık balkona o güneş nasıl geliyor içeri... ve bende bir göz kaşıntısı, batma ve kızarıklık oldu. Her şey beş dakka içinde oldu ve hemen içeri kaçıp uzun bir süre gözlerim kapalı uzandım. Çünkü açtıkça batıyordu gözler.

Sabahları hapşırık ve burun akıntısını idare ediyorum ama gözler olunca çok zor oluyor. Kızı okula bırakıp hemen eczaneye gidip ilacımı aldım. Sonrası gece de hapa başladım ve ertesi gün bugün paso uyudum, kafamı kaldıramıyorum birkaç gün. Artık ilacın nasıl yan etkisi varsa 😓

Kızın kahvaltısını ettirip ben koltuğa oda ayak ucuma geçiyor, biraz kendi oynuyor biraz tablete bakıyor bende o arada yatıyorum. Arada bir kafa mı kaldırıp kontrol ediyorum ama o gözleri nasıl zor açıyorum...
Neyse geçecek elbet.  Amma da uzun anlattım alerjiyi, okuyana da "aman yahu altı üstü alerji" diyecek; bende diycem ki çeken bilir çeken 😏

Bu haftayı da bitirdik sayılır.
Uzun bir zamandan sonra cuma akşamı kız kıza "Alaçatı ot Festivali" ne gidiyoruz tur ile.
Dönüşte hem fotoğraf eklerim hemde anlatırım size de yaşadıklarımı/zı.
Kuzenim, Sevdam ve ben gidiyoruz. Eğlenceli olacak.
En son 8 sene evvel kızlarla Eskişehir turu yapmıştık. Ah ne güzeldi o tren yolculuğu.

Kitaplardan da hemşiremin tavsiye ettiği;
BİR RUH MACERASI/ AYŞE ŞASA 
Kitabını okudum. Hayat hikayesi idi... Yaşamının zorlu dönemlerini, ailevi olaylarını ve kendisine hissettirdiklerini anlatmış. Ve kitabın başında da özellikle belirtiyor ki; bu bir şikayet değil kabulleniş ve gerçekler diye...




Ailesi zengin ve batılı yaşamı benimsemiş. Dadılarla büyümüş, fakat dadılar da sorunlu olunca ve ailesi de sorgulamayınca ağır travmalar yaşamış Ayşe Hn.
Gençliğinin bir dönemin de şizofreni hastalığı sebebi ile hastane de yatmış.
Anne babası davetler de ve geziler de...
Ananesi ve dayısı Rauf Orbay olmasa hepten sevgiye aç büyüyecek.
Bir dönem Yeşilçam'a da giriyor ama aradığını bulamayınca ve ara ara depresif halleri oluca kendi kabuğuna çekiliyor. Sonrası Bülent Oran ile evleniyor.
Hastane de yattığı süreçte Tasavvuf ile tanışıyor ve kendini adıyor resmen.
Ve tam iyileşmese bile hastalığı ile mücadeleyi öğreniyor.
Ailesinin yadırgadığı ama kendisinin huzur bulduğu dinin neden anlatılmadığına ve geç tanıştığına üzülüyor.
Kitap iç burkuyor. Ne hayatlar var dedim okurken... Ve gerçekten de çocukluk- aile kavramı çok önemli ileri ki hayatlarımız da....

 TANITIM YAZISINDAN ALINTIDIR.

Kurtuluş Savaşı’nın efsane isimlerinden Rauf Orbay’ın yeğeniydi. Batılı mürebbiyelerin elinde anadili Türkçeden önce Almancaya hakimiyet kazanarak yetişti. Ülkenin “en iyi okullarında” okudu. Yeşilçam sinemasının en önemli yönetmenleriyle birlikte çalıştı. Halit Refiğ, Atıf Yılmaz, Memduh Ün gibi isimlerle ortak işlere imza attı. Kemal Tahir, neredeyse manevi babası oldu. Yakın tarihin başat aktörlerinin hayatlarına yakından tanıklık etti.
Ama hep eksikliğini duyduğu bir şey vardı?
Hayatı nevrotik korkularla, şizofreni krizleriyle geçiyordu. Ta ki “yeniden doğuşum” dediği İslamiyet’le tanışana kadar. İslam’la tanışıp tasavvufa gönül verdikten sonra hastalığında psikiyatristleri hayrete düşürecek kadar büyük bir yol kat eden Ayşe Şasa ömrü boyunca yaşadığı “ruh macerasını” anlattı.
Bir zamanların şifaya muhtaç genç kadınından, bugün sözleriyle şifa arayanlara merhem olacak bilgece sözler ve yakın dönem Türkiyesi’nin geçirdiği dönüşüm öyküsü…

Hayatımın ilk yarısı bir korku filmi gibi geçti… Varoluşuna sahih neden bulamayan insan; bilsin yahut bilmesin korku, endişe ve vehim içindedir. Ben bu marazî hâli, bir imtihandan geçiyor gibi ve en ağır derecelerde yaşadım… Allah hepimizi ve özellikle yeni nesilleri böylesi azaplardan esirgesin…
Şimdi şu eski koltuklarda oturuyorum ve gücümün yettiğince tefekkür ediyorum… Herkes geleceğe doğru hayal kurar; bense geçmişe doğru… Bir bahçeye yolculuk yapıyorum… Manolyalar, frenk üzümleri, yıldız çiçekleri, çimenler; tam bir cennet bahçesi…
Bir zamanlar, yani çocukluğumda öyle bir bahçenin ortasındaydım; ama o günlerde o nimetin şükrünü eda edebilme hassasiyetine sahip değildim. Şimdiki halimle; aklım ve gönlümle o güzel bahçeye dönüyorum… Çimenlerin üzerine seccademi serip şükür namazı kılıyorum. Bu benim geçmişe doğru yolculuğum, geçmişe dönük hayalim.


Yorumlar

  1. Baharda alerjik olmak fena.Geçmiş olsun.Alaçatı ot festivali çok popüler bir kaç yıldır.Çok kalabalık oluyor diyorlar ama bilmem.Gezmek herhalükarda güzeldir, resim bekleriz:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günaydın, teşekkürler. Hem de çok fena alerjik durumlar, o septomlar mahvediyor...
      Alaçatı Ot Festivali çok kalbalık ama güzeldi. Y
      İyi haftalar, selamlar Mehtap.

      Sil
  2. Çok geçmiş olsun, umarım kısa sürede geçer. Sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günaydın :)
      Teşekkürler Gül Hn. Yaklaşık bir ya gibi bir süresi var alrjimin durması için.
      Selamlar sevgiler.

      Sil
  3. Ahh geçmiş olsun, kısa sürede geçer umarım. Ot festivalinde iyi eğlenceler, yazıyı merakla bekliyor olacağım.
    Sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günaydın :)
      Çok teşekkür ederim Ezgi.
      Selamlar sevgiler :)

      Sil
  4. Yanıtlar
    1. Günaydın :)
      Teşekkür ederim Yüreğimin İklimi :)
      Selamlar.

      Sil
  5. Çok ilginç bir hikayeymiş Gülşah, ben de merak ettim.Bu arada geçmiş olsun canım, benim alerjinin de eli kulağında.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Amasya Gezisinden Kalanlar....

Nerde Kalmıştık?

Günlük, Sergi Gezisi