Kayıtlar

Mayıs, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Seçenek Etkisi / Yılmaz Yunak

Bu kitabı indirimden almıştım. Ve arka kapak yazısı, kapak fotoğrafı etkilemişti beni. Geçtiğimiz hafta başladım ve elimden bırakamadım. Özellikle kurgusu ve detaylar bir harikaydı. Anlatım dili de keza öyleydi. Okurken aklıma Gonca'cım sen geldin. Ahmet Ümit sevdiğini yazmıştım ( umarım yanlış hatırlamıyorumdur), bu kitabı da seversin. Fazla detay vermek istemiyorum ama seri cinayetleri, ipuçlarını okurken o kadar şaşırtıcı detaylar var ki, bu dediğiniz şey sizi yanıltabiliyor. Birde kader konusu çok güzel işlenmiş... Okunmalı diye düşünüyorum. Yazarın biraz fazla reklamı yapılsaymış kesin bestseller kitabı olurdu, o kadar iyiydi... ARKA KAPAKTAN "Şimdi çok önemli bir merhaledeyiz çocuğum." diye aynı gizemli ses tonuyla devam etti ihtiyar. "Kader... Kader değiştirilebilir mi? Anlattıklarına göre, bu ihtiyar seni ölmekten, ayrıntıları gözönüne alırsak da, sakat kalmaktan, felç olmaktan kurtarmış. Bu mümkün mü, yani kader değiştirilebilir mi?"

Yeni bir haftaya başlamak...

Bu haftayı da iyisiyle kötüsüyle bitirdik. Annemin tomografisi cuma günü çekildi, perşembe günü sonuçlarını doktora göstericez. Hayırlısı, inşallah iyi çıkar ve 3 aylık kontrollere döner... Kırgınlıklarım var tabi ama hayatımı engellemesini istemediğimden şimdilik aklımın bir köşesinde, biraz zamana ihtiyacım var... Haziran ayında Açık Hava Tiyatrosu başlıyor, bir hafta sürecek, sanırım 5 oyun sahneye konulucak. 3 oyuna gitmiştik. Ama eşim Şark Dişçisi oyununa gelmemişti.  oyunda oynayan arkadaşı davet etti bizi, bizde hayır demedik valla. Çünkü Açık Hava Sahnesinde, o atmosferde oyunları izlemenin keyfi bir başka. Hem malum devlet tiyatroları özelleştirdi. Seneye izleyemeyebiliriz. Fazla müzikal bulabilirler.... Anlayan anladı... Hepinize keyifli haftalar, iyi çalışmalar. İyi akşamlar.

Haftasonuna doğru...:=)))

Resim
Bir kaç gündür canım sıkkındı, ve destekleriniz için çok ama çok teşekkür ederim. Huy olarak sorunlarımı ertesi güne taşımam ama unutmamda... Severim bu huyumu. Canımın acıdığı doğru, ama bir sonraki gün Kandildi. Hiç hoşlanmam konuşmamazlıklardan birde kandil olunca adımı attım. Burdan daha fazla anlatamadığım için... böyle olması gerekti ve yine aynısı oldu. Bencil kişi ile uğraşmak zormuş bir kez daha anladım. Tabi ki içimdeki kırılmanın yarattığı kırgınlıklar duruyor ama kinci değilimdir. Affetmesini bilirim. Düsturum affet ama unutma.... Eşim evinden çizgi roman arşivini getirdi. Ne güzel ben şu yaşıma geldim çizgi roman okumadım, denesem iyi olacak sanırım. Bunun dışında iyiyiz. Elimdeki 2 kitabı bitirdim, komşum yeni bir kitap verdi. Haziran ayı Thyke toplantımızın kitap sahibi benim. İhsan Oktay Ananr'ın Suskunlar kitabını seçtim. Nazım Hikmet Kültür Merkezini de toplantı yeri olarak belirledim. Seviyorum aranın ortamını....  Arada dışarıda yemek yemek gibisi yok. Eşim

Bir haller içindeyim....

bazen en büyük öfkeyi en çok sevdiklerimize duyarız bazen en yakınlarımız en çok acıtır canımızı bazen en tutkulu aşkla bağlı olduğumuzdan en vahşi intikamı almak isteriz bazen kendi duygularımızdan bile kuşkuya düşeriz. bazen en sevdiğimiz kuşkulandırır bizi. sevgiyi,aşkı,mutluluğu saf ve lekesiz bir biçimde ele geçirmeyi başaramayız. hayat,bütün izlerin birbirine karıştığı ürkütücü bir ormana benzer bazen. böyle zamanlarda bir ses,bir işaret,bir yardım ararız yaşadıkşlarımızı ve bize yaşatılanları anlayabilmek için. bizim yaşadıklarımızı başka yaşayanlar da var mı merak ederiz.... Ahmet ALTAN.  İşte böyle haller içindeyim... Aslında iyiydim ama en sevdiğim acıtınca canımı bütün enerjim düştü. ( not: eşim değil bu kişi)  Ne garip bir hayat... böyle anlarda daha çok anlıyorum hayatın adil olmadığını ve boş yaşamamamız gerektiğini....  İçimde kırgınlıklarım var, halledemediğim duygularım var.... Elbette geçecek bunlarda... zaman... gerekli sanırım... Hepinize iyi geceler...  

Röportaj Mimi....

Sevgili İremce ve Amak-ı Hayal mimlemiş beni. Buyrun okumaya... :)))) &&& Blog deyince aklıma; önce kendim geliyorum. Çünkü paylaşmayı seven ve bilgi açı olan ben için ihtiyaçtı blog açmak. İLk Bloglar açıldığında beceremeyenlerdendim. Nedeni de bir çok şey ingilizce idi... Sonra blog açacağım dedim ve oturdum pc başına ve blogcu.da açtım. Ordaki ortam ile blogspot. daki ortam çok farklı. Bana göre blogspot daha iyi. Ve iyi ki açmışım, okuduklarımı, öğrendiklerimi , izlediklerimi paylaşmayı seviyorum... :) &&&Sence bloglarda en çok neler paylaşılıyor? Kişinin hayata bakışına göre değişiyor sanırım. Ben daha çok kitap bloglarını yada özgün, kendine has blogları takip ediyorum. Bunun dışındaki bloglar da hoş. &&& Kişi istediğini paylaşmalı ama sonırları aşmadan, karşındakinin özgürlük çerçevesine girmeden paylaşılmalı. Bir de diğer arkadaşlarımında yazdığı gibi; cinsellik, küfür içermemeli diye düşünüyorum. &&& Sence neyi p

Fahrenheit 451 / Ray Bradbury

Bu kitap geçtiğimiz hafta bitmişti ama bu ayki Thyke 17 grubumuzun okuma kitabı olduğundan, toplantı sonrası yazmak istedim.... Kitabı genel olarak beğendik. Arada boşluklar var gibiydi. Örneğin bazı diyologları gereksiz bulduk. Yalnız genel anlamda konu olarak, yazıldığı yıl olarak çok iyi bir kitaptı ve okunması gereken kitap diye konuştuk. Sıkıntı bazı çevirilerde cümle düşüklüğü olması idi. Bazı diyologlar çok uzatılmışken, heyecanla okuduğumuz başka bir diyolog çok azdı. Birde şu kanaate vardık; kitabın başında önsöz kısmı var ve hepimiz okumuştuk. Kitabın içinden bölümlerde olduğundan, önsözü kitap bitiminde okumanın daha iyi oalcağını düşündük. Olurda sizde okursanız bu kitabı, önsözü sona bırakın. Ben kitabı fantastik konulu bir kitap olarak düşünmüştüm, oysaki toplumsal olaya bir bakış açısı içeren bir kitaptı. Zaten okurken günümüzden de parçalar buluyorsunuz. Kitapta bir kavram vardı; oturma odası aileleri diye... öyle güzel anlatılmıştı ki; düşünmeden, sorgula

Adele’nin Olağanüstü Maceraları Les Aventures Extraordinaires D’Adele Blanc-Sec

Resim
2010 yılı yapımı Fransiz filmi. Fantastik bir film. İzle ve kaldır filmlerden. Bir kerelik izlemelik. :)) Dün yorgun birgünün ardından film izleyelim dedik ve bu filmi izledik. Keyifliydi..... Filmin Konusu: 1992 Yıllarında sınır tanımayan gözü pek genç bir gazetecinin hikayesini anlatıyor. Genç gazetecimize farklı farklı görevler verilmektedir Bunun yanı sıra Mısır’a gidip oradaki mumyalarla uğraşmakta dahildir. Bu arada, Paris’te, panik yaşanmaktadır. Bir uçan dinozor cinsi olan pterodactyl a ait 136 milyon yaşındaki bir yumurta Ulusal Tarih Müzesinde sergilendiği bölümde bilinmeyen biri tarafından kuluçkalanır. Yumurtadan çıkan kuş kentte terör estirmektedir. Ölümsüzlükle uğraşan profosör yumurtaya can verir. O arada da Adele tenis maçında kardeşinin alnına gelen top sebebi ile bitkisel hayatta yaşar ve iyileştşrmek için Firavu'un doktorunu kaçırır. Profosör zihin yolu ile canlandırır. Olaylar bu şekilde geçer. maceralarla dolu olan Adele i

2 sene oldu ama hala aklımızda, kalbimizdesiniz....

Resim
İlk onları yani Seçil ve ağabeyi Çağın'ı eşimin ortak arkadaşlarının düğününde tanıdım. Başladık sohbete, sanki kırk yıllık arkadaş gibi. Bizim düğünümüze gelmeyi çok istediklerini ama yurtdışında olduklarından gelemediklerini, eve gelmeyi istediklerini söylediler. Bende seve seve kabul edebileceğimizi söyledim. Laf aramızda eşimin bütün arkadaşları sever beni, ve bize geldiklerinde rahat ederler.... Sonra sohbete devam.... Seçil ve Çağın eşimin dernekten, çocukluk arkadaşları.... Sonra birgün bir haber geldi; nişan dönüşü karşı şeritteki alkollü sürücü hakimiyetini kaybetmiş ve nişanından evine dönen Seçil'lerin arabasına çarpmıştı..... Arabada kendisi, abisi, babası ve askerden yeni gelen kuzeni vardı... Velhasıl bugün ölümlerinin 2.yılı... Bostancı Camii'nde mevlütleri var. Ve eşimle bende yanlarında olucaz. Yazarken bile gözyaşlarıma hakim olamıyorum. Kendimi Nalan Teyzenin yerine koyuyorum ve içim parçalanıyor. Bu kadar iyi anlaşan, mutlu bir ailenin yok oluşuna ta

"Silmeden Yazma Mimi".....

Sağolsunlar yeni bir mime daha etikenlenmişim. Sevdim ben bu mim işini. Çünkü diğer blog arkadaşların mimini okurken onlardan bir şeyler buluyorum ve yazdıklarını okurken daha iyi anlıyorum. En azından ben böyle düşünüyorum... ------------Dünden beri sularımız kesikti ve 2 gün gelmedi, çıldırmak üzereydim gelmeseydi....... haberde vermediler,...  Bu aralar garip haller içindeyim. Sabahları çok geç uyuanıyorum ve suçluluk duyuyorum çünkü erken kalkmayı seven biriyim. Kafamda bir sürü soru işareti var , annemin rahatsızlığı ile ilgili. Ayrıca gelecek kaygısı taşıyorum ve bu huyumdan vazgeçmem gerek. İş bulamadım, çalışmayı özledim. Bu gidişle bir süre daha ev kadını olucam sanırım, çünkü yazın çocuk düşünüyoruz.... İyi ki blog açmışım diyorum, burdan bir çok kişiyle ortak noktalarımız olan kişilerle tanıştım. Bazen sıkıntılarımız da yazmak istiyorum, belki rahatlarım diye ama olmuyor, yazamıyorum. Çünkü yapı olarak sıkıntımı anlatmayı sevmiyorum. Onun yerine uyumayı tercih ediyoru

Yaşlı Adamın Savaşı / John Scalzi

Resim
Yazar: John Scalzi Çevirmen: Cihan Karamancı Sayfa Sayısı: 304 Dili: Türkçe Yayınevi: İthaki Yayınları Eşim bir kaç yerde bu kitaba dair olumlu yorum okumuş ve geçtiğimiz haftalarda da almıştık. Kendisi okudu ve beğendi. Hatta kitap üçlemeden oluşuyormuş; 2.si olan Hayalet Tugay ve onu da aldık. Yakında onu da okurum bilgilerim eksilmeden. :)) Kitap konusu olarak başta basit gibi geliyor ama sayfalar ilerledikçe sarıyor okuyucuyu. Özellikle öyle detaylar var ki... Özellikle psikolojik boyutu, izlenimler, duygu ve davranışların birbiri ile ilişkilendirilmesi gayet iyiydi.  Fazla detaylara girmek istemiyorum çünkü okuyan veya okuyacak olan biri varsa, şimdiden bazı şeyleri bilmesi hoş olmuyor. Okurken keşfetmek daha zevkli. Yalnız şunu belirtmeliyim ki kurgusu güzel, anlatım dili iyi ve okunabilirler arasında.... :))) Yaşlı Adamın Savaşı | Ön Okuma Yetmiş beşinci doğum günümde iki şey yaptım. Önce karımın mezarını ziyaret ettim. Sonra da askere yazıldım. Bu

Esrarname Ayfer Kafkas

Kitaplaşalım etkinliğinden gelen bir kitaptı. Seçeneklerim arasındaydı ve sağolsun Greta'da alıp, göndermişti. İsmi ve arka kapak yazısı ilginç. Yazarın ilk kitabını okuyorum. Anlatım dili, kurgusu iyiydi. Yalnız okurken bazı yerlerde sanki bölümler geçiştirilmek için yazılmıştı. Kitabı genel olarak beğendim, okunabilir bir kitap ama çok da kült bir kitap değil ve konusu arka kapakta yazıldığı gibi işlemiyor. Sanki bir şeyler eksik. Oysaki böyle bir konudan daha güzel bir kurgu çıkabilirdi.  Arka Kapak YASAK İLMİN KİTABI: ESRARNAME Bildiklerin, gördüklerinden ibaret ama her şeyi görüyor musun? İşte sana görmediklerini vaat ediyorum, iyice düşün, istiyor musun… İranlı büyücü Tir-i Danende tarafından, yüzyıllar önce kaleme alınmış bir kitaptır Esrarname. İçindeki çeşitli büyü ve tılsımlarla sahibine sonsuz imkânlar sunan, ölümsüzlüğün kapısını aralayan, alabildiğine gizemli ve bir o kadar da tehlikeli bir kitap… Esrarname’nin beraberinde getire

Pazar Keyfi....

Resim
 Dün misafirlerim vardı; arkadaşım, ablaları, yeğeni ve mevlütte tanıştığım arkadaşları 2 bayan. Kalabalıktık açtık sofrayı masa başı muhabbetimizi ettik, yedik içtik, güldük derken bir baktık ki derbi maçı başlamış. Çoğunluk Fenerbahçeliydi ama biz kazandık. Galatasaray'ım tebrikler. :)) Semra'ın yeğeni Emirhan beni ve eşimi çok seviyor, gelirken bana tek kırmızı gül getirmiş. Kapıdan verirkende " Gülşah Abla Merter Abiyi kıskandırıcam bununla " dedi, gülüştük. Bilseki eşim hiç kıskanç değildir, hatta ikimizde kıskanç değiliz... :) ... güzel, keyifli bir gündü. Akşamına da eşimle film izledik. Bugünde akşam üzeri bir Kadıköy yapalım dedik. Alacaklarımız vardı, ayrıca kitap etkinliğinden bana çıkan Hayat İzlerim blog sahibine kitap da almam gerekiyordu, serin hava da çıktık... Terlemeden gezmenin tadı bir başka valla. Soluklanalım dedik, birer kahve içtik, fotoğraf çekmeden olmaz tabiiii :) Sonra eşimle ayrıldık, sahilde oturdum biraz, mis gibi deniz havası,

The Warrior's Way The Laundry Warrior / Savaşçının Yolu

Resim
Uzakdoğu, Güney Kore filmlerini seviyorum konularından dolayı. İzlerken ruhuma o kadar iyi geliyor ki. Birde mistik olayları da işlemeleri beni etkiliyor. Bu filmde öyleydi. Bir çok sahnede bilgisayarla işlendiğini anlasanızda renklerin uyumu, sahne geçişleri ve bazı cümleler çook iyiydi.  Gündüz misafirlerim vardı ve akşamında da eşimle bu filmi izlemek çok iyi geldi. Seviyorsanız bu tarz filmleri muhakkak izleyin derim.  19. yüzyılda, hayatı boyunca dünyanın en iyi kılıç ustası ve en korkunç savaşçısı olması için eğitilen Yang adında bir savaşçıya, bir düşman klanında hayatta kalan son kişi olan bir bebeği öldürmesi emri verilir. Yang, aldığı bu görevi yerine getiremez. Bebeği de alıp Amerika'nın batısında bir kasabaya yerleşir. Fakat tüm çabasına rağmen düşman Yang'ın izini bulur. Bebeği koruması için tek çaresi savaşmaktır... Bu savaşta ona kasabada tanıştığı Ron ve Lynee de yardım edecektir. The Warrior's Way Film Ekibi Yönetmen Sngmoo Lee

Bir Kap su bir kap yemek...LÜTFEN!

Resim
LÜTFEN, LÜTFEN, LÜTFEN..... ÇEVREMİZDEKİ CANLILARA, HELE DE BİZİM DIŞIMIZDA Kİ CANLILARA DA DUYARLI OLALIM. KAPIMIZIN ÖNÜNE BİR YOĞURT KABINDA YADA PLASTİK BİR KAPTA SU, KALAN YEMEKLERİMİZİ BIRAKMAKLA BATMAYIZ.... BU DOĞA SADECE BİZE AİT DEĞİL, ONLARIN DA HAKKI. HERŞEYİ BU KADAR SAHİPLENMEYELİM, HER ŞEYİ BİR YARATAN VAR VE BU CANLILARI DA ALLAH YARATTI... LÜTFEN BİR KAP SU KOYALIM KAPIMIZIN ÖNÜNE.....

Güne erken başlamak.... akşaı da keyifle bitirmek...

Resim
Bugün annemin hastane randevusu vardı, tomografi çekilmek için. Ama doktorumuz " ben 5 kür kemoterapiden sonra değil, 6 kürden sonra tomografi istiyorum, sonuncuyu da al öyle çektirelim" deyince annem üzüldü tabi, hayaller kuruyordu eve gitmek için. Bende hep annem adına üzldüm hemde doktor böyle uygun görüyorsa böyledir diye... 30. Mayıs'a kaldı çekim ve sonuç gösterme işlemimiz ve annem haftaya kemoterapi alacak, biraz bundan da yoruldu. Belli etmiyor ama biraz yorgun, bunda evinde olmamanın verdiği pay büyük. İnşallah atlatacağız ama... Babamla da konuştuk, Antalya ve Aydın'daki Onkoloji bölümüne dosyasını aldırmayı düşünüyoruz. Böylece aralarda beklerken evinde olur ve içi rahat eder. Hem babam Fethiye'de annem burda ikisi içinde zor oluyor. Allah hakkımızda ne verirse hayırlısını versin. Hayat öğretti ki bazı şeyleri zorlamamak gerek. Bu arada dönüşte teyzemlere geçtik. Teyze kızım lise 3 de okuyor ve tam bir kitap tutkunu, tıpkısı ben. :)))) Sıkı bir

BEN CUMHURİYET KADINIYIM...

Resim
BEN CUMHURİYET KADINIYIM... Takamam yüzüme peçeyi Saramam bedenimi kara çarşafa Ve ihanet edemem yüce Ata'ya !!! BEN CUMHURİYET KADINIYIM. Laik yaşamak varken, Şeriat diye bağıramam. Ekmek özgürlük eşitlik savaşında, Erkeğimle omuz omuza vuruşmak varken, Boynuma zincir, ayağıma pranga vurdurup, Sinemem bir köşeye. BEN CUMHURİYET KADINIYIM, İnkar edemem nene hatunu, kara fatmayı, Bebeği yerine mermiyi saran o yüce anayı. Unutamam Çanakkaleyi, Dumlupınarı kurtuluşu, Her karışı şehit kanlarıyla sulanan vatanı, Satamam ne pahasına olursa olsun. BEN CUMHURİYET KADINIYIM, Değer görürken öpülürken elim, Satılamam pazarlarda köle misali. Dünya kadınlarıyla aynı safta olmak varken, İkinci sınıf sıfatını yakıştırmam kendime. Kadın erkek eşitliğini vermişken elime Ata'm, Yine on adım geriden yürüyemem, BEN CUMHURİYET KADINIYIM, Yürümek varken ilkeler elimde, Uğraşamam sultanla sarayla hanla. Değişemem özgürlüğümü parayla malla. Ak güve

Bir Devrimin Ruhu Begüm / Kenize Mourad

Begüm: Güney Asya'da (özellikle Hindistan'da) yerel yöneticilerin ailelerindeki kadınlara verilen unvan.  Harika bir tarihi roman kitabıdır diyebilirim. Bir solukta okudum. Tek sıkıntım Hindistan tarihini bilmemem ki kendi tarihimiz ile ilgili de eksiklerim var... :(( Kenize Hanım 5.Murad'ın torunu. Onların hayatı da sürgünde geçtiğinden sanırım bu kitapta ki duyguları daha iyi anlatmış. Aslında Hindistan'da yaşananlar ile şuan ki bizim ülkemizde kadına bakış arasında çok az fark var. Birde kitabı okurken "Çayhane" oyunu geldi gözümün önüne...  İngiltere Hindistan'a özgürlük, adalet getireceğini öne sürerek savaş başlatır. Dönemin Kralı kaçmaya kalkışır çünkü savaşmak istemez, biraz keyfine düşkün. Kaçarkende yakalanır ve tutsak edilir. Yanında götürmedi karısı Begüm Hanım mecburiyetten başa geçer. Çünkü oğlu temsili kral olur yaşı gereği, geriden annesi yönetir ve başlar savaş mücadelesi vermeye. Çünkü ülkesini İngiltere sömürgesine bırakmak

Yeni bir Mim...e cevaplar... :))

Sevgili Gonca, Eren ... (başka var mı bilmiyorum hatırlayamadım mimleyen kişiyi) beni de mimlemişler. Teşekkürler. Konu kitap olunca nasıl keyifleniyorum anlatamam.  1.Ne sıklıkla kitap okursunuz?   Okumadığım zaman yok ki... :) Ve bu yüzden hiç küçük çanta kullanamam. Çantalarım büyüktür, kitapsız sokağa çıkmam, olurda dışarda beklemem gereken bir durum olursa boş boş bekleyeceğime hemen açarım kitabımı okurum. :) 2.En sevdiğiniz yazar/lar?   Ayşe Kulin, Bulet Uzuner, Paulo Coelho, Üstün Dökmen, Elif Şafak, İskender Pala, Doğan Cüceloğlu, İclal Aydın, Schopenhauer, Irvin D. Yalom, CemalNur Sargut, Yaşar Nuri Öztürk, Mevlana, varda var... aklıma gelmeyenler de var tabi.. Bunlar şuan hatırlayabildiklerim... 3.En beğendiğin Kitap/lar? Simyacı( bir kaç kez okumuşumdur), Mesnevi( aynı şekilde bir kez okunabilecek bir kitap değil), Sadece Aptallar 8 saat uyur, Işığın Savaşçısının El Kitabı ( ara ara açar okurum), Karıncanın Su İçtiği seri, Füreyya, Alamut Kales