İki Kitap Bir günlük :)


Yeni bir haftaya başladık.
Havalar dengesiz olsa da bahar geldi artık. :)
Park sezonu açıldı bizim evde.
Dün akşama kadar parktaydık, bir de oyuncak götürdük. Allahhhhhh bütün çocuklar toplaşıp oynadılar. :))))

 Bu aralar sinemalar da güzel film de yok, evde de izleyemedik. Dizi izliyoruz.
"Young Sheldon" a bayıldım. O ufaklığın hal ve tavırları ve annenin oyunu çok iyi. Hemen peşinden de Bing Bang Teori izliyoruz. İyi geliyor. Kısa kısa ve yormadan.

 Geçen sene DR kampanyasından almıştım. Yazarın daha önce hiç bir kitabını okumamıştım.
Sonrası bir araştırdım ki başka kitapları da var ve iyi bir yazar.
Yazım dili sıradan gibi ama okurken sizi o kadar etkiliyor ki... Seviyorum böyle kitapları.
Bu kitapta öyle.... Yaşlı bir adamın hayatı gibi başlıyor lakin "anılar, yaşanmışlıklar, acılar, meraklar, okuma isteği, öngörüler, savaşlar" sizi yormadan hafızanıza kazılıyor...
Yüz yaşındaki münzevi bir Bulgar hayata ve dünyaya nasıl bakar? Hint asıllı Britanyalı yazar Rana Dasgupta, Solo'da bu sorudan yola çıkıyor. Hayatının son demlerini yaşamakta olan Ulrich'in kendini oyalamak için yapabileceği pek bir şey yoktur artık; o da kalan zamanında kendini anılarına bırakır. Bir asırlık ömrü boyunca neler görmemiştir ki: savaşlar; kapitalizmden komünizme ve komünizmden kapitalizme geçişler; bilim, teknoloji ve sanattaki devrimler... Sadece Bulgaristan'ın değil, dünyanın da değişimine tanık olmuştur Ulrich - ve kendi yaşamı da bu değişim doğrultusunda şekillenmiştir. Elbette böyle uzun bir hayat ziyadesiyle acı ve hayal kırıklığı da barındırır içinde, ama Ulrich'in bunlara karşı sağlam bir silahı vardır: yıllar önce görme yetisini kaybetmesiyle daha da pekişen engin hayal gücü. Dünyanın unuttuğu ama dünyayı unutamayan bu yaşlı adam, gerçek hayatta yapmak isteyip de yapamadıklarını ve istemediği halde yapmak zorunda kaldıklarını hayal dünyasında telafi etmeye çalışır. Böylece hayallerini anılarına katık eden Ulrich'in iç yolculuğu hayatla buruk bir uzlaşmaya dönüşür.
(Tanıtım Bülteninden)

 Bu yazarın başka bir kitabını önermişti arkadaşım. Kadıköy'e inince bende alayım istemiştim. Bu kitaba denk geldim.
Hatta kitabı alırken eleman " diğer kitapları da çok iyidir yazarın, tavsiye ederim" dedi.
Aslında anlatı kitabı, içeriği kısa kısa günlükler tarzında. Bir oturuşta bitiyor.
Ama düşünüyorsunuz okurken. Bir çocuğun gözünden ailesine bakışını.
Çocuklar için "anne-baba" çok önemli... bir baba ki dışarıya çok iyi ama eve ilgisiz. Ve çocuk bunu anlatırken şikayet ederek değil sadece anıla olarak anlatıyor.
Yazarın yazım dilini sevdim, sıra diğer kitaplarında.

Okuyanınız var mıdır bu yazarı?

"Bir sabah, çok erken vakitte, annem odama geldi, "Sanırım baban öldü" dedi.

"Yine mi..." dediğimi hatırlıyorum.

Kalkmak istemiyordum, yorgundum ve yorganın altına girdim.

Babamı o kadar kör kütük sarhoş görmüştüm ki, gerçek bir ölüyle kör kütük sarhoş biri arasındaki farkı bilemiyordum. Sonra babam doktordu ve bir doktor ölemezdi.

Annem, "Bu seferki gerçek. Hadi kalk" dedi.

Kalktım. Odasına gittim. Yatağın yanı başına düşmüş, ağzı kan doluydu. Beni azarlamadı, gerçekten ölmüştü."

2008 Prix Femina ödüllü Jean-Louis Fournier'den otobiyografik bir anlatı.

Bir çocuğun gözünden kahraman, koruyucu, şakacı, alçak gönüllü, sorunlu bir imge: Baba

Yorumlar

  1. Sendeki kitap okuma hızından bana da versin Allah yaa maşallah nazar deyeceğim diye korkuyorum vallahi Gülşah :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aminnnnnnnnn Ülkü'cüm amin. :) Darısı başına, sende az okumuyorsun tempona göre.
      Selamlar, iyi akşamlar. :)

      Sil
    2. Ahhh o da var bu tempoda kitapların hayatımda olduğunu bilmek bile yetiyor bazen...
      Bir de senin okuduğun kitaplara bakıyorum da belli bir alan yok çok karışık herşeyi okuyor gibisin. Bence sevdiğin kitap türleri en çok ne okuduğunla ilgili bir blog konusu oluşturmalısın. Ben merak ediyorum şahsen hem de kitap yorumlarına güvendiğim insanların kitaplarla ilgili genel fikirlerini de okumak hoşuma gidiyor.
      Bekliyorum bak yazıyı ;) ♥

      Sil
    3. Kitasız bir dünya olmasın hayatımdaaa derim hep kendime :) o kadar seviyorum kitapları.
      Biliyor musun bunu diyen birkaç kişi daha oldu. Hatta yorum bırakanlar da. Sende söyleyince "belli bir alan yok çok karışık herşeyi okuyor gibisin" tekrar düşündüm.
      Evet aslında çeşit seviyorum. Tek bir türe bağlanıp kalmak istemiyorum. Bir de huy olarak başkalarının her dediğinin yolundan gitmektense, kendim okuyup karar vermeyi seviyorum.
      Elbet benim de yorumlarına çok güvendiğim bloggerlar/arkadaşlarım var ve bazen sırf onların yorumundan sonra aldığım kitap, yeni tanıştığım yazar çok oldu. Çoğunda da bende sevdim. Çok az çıkmıştır, beğenmediğim.
      Dediğin tarz da blog açmak zor şimdilik Ülkü'cüm. Burdan heö günlük gibi hemde okuduğum kitapları paylaşmayı seviyorum.
      Yorumlarıma güvendiğini düşünüyorum yazından öyle anladım( yanlış anladıysam lütfen düzelt) teşekkür ederim hem de çok.
      Selamlar, sevgiler ♥♥♥

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Amasya Gezisinden Kalanlar....

Nerde Kalmıştık?

Günlük, Sergi Gezisi