Biraz biz biraz kitaplar.....
Selam.
Yine iki haftayı bulmuş yazmamışlığım....
Çok şükür kızın sınıfında henüz covid vakası nedeni ile kapanma olmadı... Tabi havaların değişmesi ile çok fazla grip, öksürük haberleri alıyoruz. Bizim kızda nasibini aldı. Nezle oldu, tek şansımız ayakta geçirmesi ve günlük aktivitesine devam etmesi.... Bu hafta sonu covidden beri ilk düğünümüze gittik...biraz garip olduk... iki günümüz açık hava düğünlerde geçti... totom dondu resmen..😬 ama yine de sevdiklerimizin özel gününde yanlarında olmanın verdiği duyguyu anlatamam...
Bunların dışında rutin okul hayatı devam ediyor.... akşam yat sabah kalk, beslenme hazırla.... sonrası için çorba yap... veeee kız okuldan gelene kadar kitap-kahve ikilisi ile aşk yaşa :)))) tabi radyoda da "Radyo Voyage"....
Bir anımıda yazayım burada kalsın;
Az önce blog yazmak için oturunca bizim kız sordu:
anne sen neden hep akşamları blog yazıyorsun?
ben de cevap hazır..... gündüzleri fırsatım olmuyor evladım ..... gerçekten de gündüzleri zaman nasıl geçiyor anlamıyorum.....
Biraz hayatını okuduğumda üzüldüm...çok genç yaşta "28 yaşında "hayatını kaybetmiş yazar.... Bir süre de yatağa bağlı yaşamış. Bu kitabı da o süreçte tamamlamış....
Sanıyorum belirli bir dönem yalnızlık çekince, hele de yaşamın baharında, yatağa bağlı yaşadıysan... yazdıkların da hatta hayata bakışın da pek iç açıcı olamıyor.....
#acilgerçekdışılıktamaceralar kitabında da yazar bunları hissettiriyor....
"Ruhun belli derinliklerinde sıradan sözcüklerin hükmü yoktur. İşte buradayım ve yaşadığım krizlerin doğru bir tanımını yapmaya çalışıyorum, ama bulabildiğim tek şey imgeler." Demiş........ Ne çok şey anlatıyor değil mi?
Zihinsel buhranlarının anlatıldığı romanı okumak pek kolay olmadı. Neresinde zihninde neresinde gerek yaşamda yer yer karıştı....o yüzden ara vermeden okumak gerekiyor bu kitabı.... kopukluk olmaması adına.

Bu sebeple yarım bıraktım......arka kapak yazısı;
🚦🚦🚦🚦🚦🚦🚦🚦🚦🚦🚦
Artık bir şey yapmam için bir neden olmadığına göre, bir şey yapmamam için de bir neden yoktu. Değer yargılarını ve sonuçları düşünemeyecek kadar zom ve mutluydum. Sadece ve sadece dürtülerimle ve arzularımla alakadar olmak istiyordum…
#EliaKazan bu unutulmaz romanı konforlu hayatların iç dünyasına, zenginliğin ve kurumsallığın saçmalığına ve çağdaş iş yaşamının nasıl bir hapishane olduğuna yöneltilmiş bir hançer adeta. Romanın kahramanı Eddie, Türkiye’den Amerika’ya göç etmiş Yunan kökenli bir ailenin oğludur.
Amerika’da yeni isimler almak, yeni hayatlar kurmak aileyi yalnızca bir yere kadar mutlu etmiştir…
Eddie, yıkıcı aşkı tanıdığı zaman, aile, para, ün, kariyer, bir anda değersizleşir…
Elinizden bırakamayacağınız, güçlü, sarsıcı bir roman…
Uzun zamandır kurmaca roman okumamıştım ve #kyanınşarkısöylediğiyer kitabı çok iyi geldim. Konusu hüzünlü, içe dokunan olsa da iyi geldi ... Okurken hep aklıma; ne kadar ön yargılı olduğumuz geldi. Bataklık Kızı'nı sırf yaşadığı yerden dolayı eleştiren ve aralarına almayan bir kasaba ..bir olay olduğunda "kesin Bataklık Kızı yapmıştır" düşüncesi.. ve en dokunaklı kısmı ailesinin birer birer gitmesi...ardlarinda kalan küçük kızı düşünmemeleri...sonra hikâyeyi okudukça kim haklı kim haksız anlamını yitirmesi...ve en güzeli de verilen mücadele.....soluksuz okumaların arasında tam bir ara kitap oldu bana......
🕸️🕸️🕸️🕸️🕸️🕸️🕸️🐠🦠🦀🦟🦗
Kalbini Ne Kadar Koruyabilirsin?
Yıllar boyunca, Kuzey Carolina kıyısında sessiz bir kasaba olan Barkley Cove'da "Bataklık Kızı" ile ilgili söylentiler dolaşmaktadır. O yüzden 1969'un sonlarında, yakışıklı Chase Andrews ölü bulunduğunda kasaba halkı, hemen "Bataklık Kızı" dedikleri Kya Clark'tan şüphelenir.
#sonsenfoni de ünlü müzisyen, besteci, orkestra şefi Gustav Mahler'in hayatına dair bir roman.... Yazarın daha önce "Tütüncü Çırağı" kitabını okumuş ve anlatımını sevmiştim. Bu kitapta da o hissi size veriyor ... Tabiki Çevirmene de çok teşekkürler.... Dilimize çeviri önemli.🙏🏻
‼️Gustav Mahler, New York’tan Avrupa’ya giden bir geminin güvertesinde oturuyor. Dünyanın en ünlü, en büyük müzisyeni, ama vücudu artık dünyanın yükünü taşıyacak güçte değil, ağrıları her zamankinden de güçlü şimdi. Mürettebat onun el üstünde tutmaya çalışırken, o kendini bir ömrün hatıralarına teslim ediyor: Son yıllardan kalanlar, dağlardaki yazlar, hayaline düşen kızı Maria’nın ölümü, New York Filarmoni macerası, onu bekleyen diğer kızı Anna, besteleri, hastalıkları, onu çılgına çeviren hayatının aşkı Alma... Herkes, her şey -hem burada onunla, ama aslında bir o kadar da uzakta: Bu onun son yolculuğu.
Son Senfoni, geçmişle yüzleşen yorgun bir sanatçının, kristal berraklığındaki dokunaklı portresi.
“Onun özel bir üslubu var… Seethaler, cümleleri süsleyip püslemeden fazlalık gibi görünecek ne varsa soyup atıyor ve özü ortaya çıkarıyor.”
Der Spiegel
Günaydın:)
YanıtlaSilElia Kazan'ın kitabından hareketle; bende bu aldatma konularının büyük aşk şeklinde sunulmasına çok sinir oluyorum ve okurken zorlanıyorum. Tütüncü Çırağı ve Son Senfoni'yi bende sevmiştim. Elinize sağlık:)
Günaydın 🎈
SilHem de çok sıkılıyorum Gül Hn. Birde beni sıkan devamlı bu tarz kitaplar da "iki kadın arasında kalan erkeğin". İkisini de sevdiğine dair açıklamalari...bla bla bla sitesin geliyor içimden ...
Selamlar, sevgiler 🌺
Bende akşam değil sabah yazmaya fırsat buluyorum. Akşam malum diziler:))
YanıtlaSilKızınıza geçmiş olsun, okullar başlayınca hastalıklar başlar çocuklarda, neyseki çabuk atlatıyorlar.
Akşam olunca pertim çıkmış gibi oluyorum Mehtap Hn.
SilAynen okullar başlayınca, burun akıntısı, öksürük de başlıyor... Allah'tan ayakta atlatıyor. Çok teşekkür ederim ☺️
Selamlar, sevgilerimle