Biten Kitaplar....

Fikriye İle Latife Melike İlgün
Sayfa Sayısı: 450 
Baskı Yılı: 2016
Dili: Türkçe
Yayınevi: Artemis Yayınları
Yayın Yönetmeni : Ilgın Sönmez
Sayfa Sayısı : 450
İlk Baskı Yılı : 2016
Dil : Türkçe


Şubat ayında buluştuğumuzda sevgili Gamze'cim bu kitabı hediye etmişti.
Okumak bugüneymiş.
Elimden bırakmak istemedim.
Yazar iki aşık kadını öldükten sonra bir oda da buluşturur ve konuşturur, hesaplaştırır.
Önce Fikriye başlar anlatmaya... Sonrasında ise Latife... Kolay değildir tabi...
En son ise Atamla buluşurlar ve son sözlerini söylerler.....

Okurken hem hayran kaldım hemde çok imrendim. Lise yıllarımda ve sonrasında hatırlıyorum da... çok isterdim Mustafa Kemal Atatürk ile tanışmayı...
Keşke derdim; keşke o devirde yaşasaydım ve bir kez olsun görseydim ...

Kitap tarihi roman değil. Sizi okurken tarihlerle, zamanlarla sıkmıyor. Tersine bazı önemli olayları öyle güzel aktarmış ki okurken unutmuyorsunuz.

Tabi öncelik iki kadının bir adama hemde Devletii için koşturan, önce Vatan diyen, asker bir adama aşık olmaları.
KAdın her yerde kadın dedim okurken. İster okumuş olsun ister cahil.. sevdiği adamdan hep ilgi bekler....
Kıskançlılar yer yer susmaları kadınların... Fikriye Hn. hep susmuş, beklemiş ve idare etmiş.
Ama Latife Hn. öyle değilmiş. Elbet bunda yaşamlarının farklı olmasıda bir sebep.
Daha önceden de okumuştum. Atatürk'ün evlenme sebebi aslında Türk Milletine örnek olmak ve resmi nikahı resmileştirmek...
Yoksa ev erkeği olacak biri değil...
Kendide biliyor ama mevzu milletse gerisi yalandı sanırım kendisi için.

Konuyu bildiğinizden fazla detaya girmek istemiyorum kitapla ilgili, hatta belki alıp okumak isteyen bile olabilir.

Bu kitabın farkı; bu defa Kemal Atatürk'e âşık olan kadınlar olarak değil, yalnızca Fikriye ve Latife olarak karşılaşıyorlar... 

Okurken keşke arada bir fotoğraf da olsaydı dedim... böylece daha bir pekişirdi anlatılanlar.
Bir kez daha hayran oldum Atatürk'e.... Kesinlikle lider doğmuş ve minettarım...
Tabi aynı zamanda kendisine inanan ve bu vatan uğruna ölen şehitlerimize...

Ruhları şad oldun, ışıklar içinde uyusunlar.


Diğer bitirdiğim kitap ise Hay Bin Yakzan.






Kitap zordu.. Aslında içeriği sade ama ki çeviride de olabildiğine sadeleştirmeye gitmişler...
Ama olaylar, akış ve ilerleyiş zorladı beni.
Okurken kesinlikle sakin ve dingin bir kafa ile okumak gerekiyor bu kitabı.

İçerik olarak ilk felsefi anlatı kitaplarından biri... İslam Filozoflarından biri olan  İbn Tufeyl, Hayy bin Yakzan adlı felsefi romanın yazarıdır. Eserde bir adada tek başına kalan bir adamın hakikati keşfi anlatılır.

Bana sorarsanız ne anladın kitaptan diye... valla çok şey anladım ama anlatamıyorum.. çünkü okuduğum terimlerin çoğu biraz ağır geldi bana... hani kitabı anladım ama anlatmak yazıya dökmek  ne bileyim zor...

En iyisi ben size internetten gezinirken bulduğum ve kitabı sindirmek için okuduğum özetlerden paylaşayım.

Bu arada kitabı okuyanınız var mıdır?

Hay Bin Yakzan” İbn Tufeyl

İbn Tufeyl, “Hayy bin Yakzan” (Diri oğlu uyanık) diğer adıyla Esrarü?l-Hikmeti?l-Meşrikiye felsefi romanında, bir adada tek başına kalan bir adamın hakikati keşfini anlatır. Bu eseri önemli kılan noktalardan biri, İslam felsefesinde ve dönemin doğabilimcilerinde sıklıkla karşılaşılan evrim fikrini içermesidir. Tufeyl eserde kendi evrim kuramını da şekillendirmiştir.
İbn-i Tufeyl bu eseri yazmasına sebep olarak ? İslam felsefesi önderlerinden İbn-i Sina? nın Hikmeti Meşriki adlı eserinde dile getirdiği bazı sırların açıklanmasının kendisinden istenmesini? gösterir ve şöyle der: “İstediğin bilgileri Hayy bin Yakzan adını verdiğim bir hikâye aracılığı ile iletmeye çalışacağım. İbn-i Sina?nın insanları yola getirmek için isteklendiren, özendiren, akıl ve zekâ sahiplerine ibret veren Hayy bin Yakzan ile Salaman ve Absal adlı mesellerinden ilham alarak kurduğum bu hikâyeyi iyi izlersen Yakzan oğlu Hayy ile birlikte istediğin gerçeklere ulaşabilirsin.”
Dünyada felsefi romanın ilk örneği ve ilk ?robinsonad? olan Hayy bin Yakzan, 14. yüzyıldan başlayarak dünyanın bütün belli başlı dillerine çevrilmiş, başta Robinson Crusoe?nun yazarı Daniel Defoe, Bacon, Spinoza ve More olmak üzere birçok Batılı sanatçı ve düşünürü etkilemiştir.

14. yüzyıldan başlayarak belli başlı Avrupa dillerine çevrildi; Doğu, özellikle Osmanlı ise İbn Tufeyl’e ve yapıtına ilgisiz kaldı. Üzerindeki “Hay bin Yakzan” etkileri özel çalışmalara konu olan “Robinson Crusoe” defalarca Türkçe’ye çevrildigi halde, “Hay bin Yakzan, dilimize kazandırılmak için 1923 yılını, kitaplaşabilmek için de 1985 yılını bekleyecekti. Bu yeni ve genişletilmiş baskıda, Ibn Tufeyl’in “Hay bin Yakzan”ina ek olarak -M.Serefeddin Yaltkaya’nin çevirisi ve İslam dünyasında alegorik öykü geleneğinin tarihçesini ve düsünsel arkaplanını aktardığı giriş yazısıyla İbn Sina’nın “Hay bin Yakzan”i da yer alıyor.
Bu ünlü hikayenin, Hayy’ın varoluşu ve gelişimi çizgisinde insanın gelişim tarihini özetlemekte olan ince anlatım tarzı, bizi Hayy’ın şahsında kendisinden daha başka birşeyleri temsil ettiği konusunda ikna etmektedir. Yalnız başına yaşadığı adada Adem’e benzeyen konumu, ateşin kaşifi olarak üstlendiği Prometeus rolü, ilerleme kaydetmesi ve sapması, ateşle zekice tecrübelere girşimesi ve düşünmeden “ondan bir parça”yı kavramaya çalışması, onun insanoğlunu sembolize ettiğini göstermektedir. Çünkü o da ilk insan gibi her şeyi kendi başına keşfetmek zorundadır. Ayrıca bir insan olarak, ruhun hayat kaynağı olan hayvani yönünden başka bir şey bilmemektedir. Bu, insanın en azından yarı ruhani bir dünyaya girmesinin belirtisidir.


Hay, çevresindeki topluluğa ders vermeye, yavaş yavaş aydınlatmaya başladı. İlkin hikmetten, hikmetin gizlerinden söz etti. Daha sonra ögretinin ilke ve yargılarından gerçekliğe doğru yöneldi. Zihinlere başka biçimlerde yerleşmiş kimi inanç ve düşünceleri gerçeklik açısından yeniden tanimlamaya, yorumlamaya geçti. Hay’in açiklamalari, yorumları yavaş yavaş topluluğu tedirgin etmeye, canlarını sıkmaya başladi. Gerçi Hay’in yabancılığını, arkadaşları Absal’ın hatırını gözeterek güler yüz gösteriyorlar, açığa vurmuyorlardi ama içten içe kiziyorlardi. Hay ise büyük bir coşkuyla, gece demeden, gündüz demeden onları uyarmaya çalışıyor, gizli ve açık tüm gerçekleri yalin biçimde gözler önüne seriyordu. Ne ki bu çaba ve açiklamalar onları gerçeğe çekecek yerde kızgınlıklarını artırıyor, dogru yola duyduklari nefreti derinleştiriyordu. Bununla birlikte bu insanların büsbütün kötü oldukları söylenemezdi. Bunlar iyiliği seven, gerçeğe yönelen insanlardı yine de. Fakat yaratılışlarından gelen eksiklikten ve bilgisizliklerinden dolayı gerçeği, gerçeğe özgü yoldan aramıyorlar, arastırma yönüne gitmiyorlardi. Bu bir yana, gerçeği, gerçeğe ulasan insanlarin yolundan öğrenmeyi de istemiyorlardi. İşte bu nedenlerden dolayi Hay, onlarin durumunu düzeltmekten umut kesmek zorunda kaldı. Kavrayışları o denli sınırlıydı ki, kabul ettikleri şeylerin onları kurtuluşa yöneltmesi mümkün degildi. Hay, aydinlatmaya çaliştigi insanlardan umut kestikten sonra bütün toplumu gözden geçirdi. Her sınıftan insanın kendi bilgisiyle yetindiğini, dünyasal istek ve eğilimlerini, bencil isteklerini tanrı edindiklerini gördü…”





Yorumlar

  1. Fikriye'ye çok üzülüyorum, Latife'yi de biraz gıcık buluyorum açıkçası. Atatürk aşkımızı anlatmaya gerek yok zaten :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma Latife dönemine göre fenaymış. Ama onun açısından düşününce de haklıymış be Burcuuuuk. :)
      Kolay mı Atam gibi biriyle evlenmek ve beklentilerininde gerçekleşmemesi..
      :)

      Sil
  2. teşekkürler paylaşım için

    YanıtlaSil
  3. Gündelik yaşamınızı aktarırken oldukça içten ve samimisiniz. Neşenizi, hüznünüzü satır aralarında yakalıyorum:))) Selam ve sevgiler, yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende size çok teşekkür ederim Mukaddes Hn. Sevgiyle, saygıyla öpüyorum sizi.
      Selamlar, iyi akşamlar.

      Sil
  4. Beğenmene çok sevindim canım, sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hemde çok beğendim özellikle anlatım dilini çok sevdim. Yazarı not ettim diğer kitaplarına da bakacağım.
      Sevgiler bir tanem. :)

      Sil
  5. Okumak istediğim kitaplardan!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuduktan sonra yorumunuzu bekliyorum Mahrem-i-esrar
      Sevgiler.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Amasya Gezisinden Kalanlar....

Nerde Kalmıştık?

Günlük, Sergi Gezisi