Bu Bir Çağrıdır / Yaşar Kemal




Yaşar Kemal kitaplarını severim, her ne kadar henüz İnce Memed'i okumasamda diğer kitaplarından beğenerek okuyorum. Toplumsal kaygısının yüksek olduğu hemen hemen tüm kitaplarında mevcut.
Bu kitabında da Kürtleri konu almış ve 1992'den bu yana yazmış olduğu yazılar ve söylemleri derlenmiş.
Evet hiç bir kimsenin sırf dilinden, memleketinden dolayı işkence görmesi, sürülmesi hoş değil, geride bıraktığı yıkımları ağır oluyordur.
Yalnız tasvip etmediğim bir şey var ki o da dil meselesi. Kitapta hep vurguladığı, kürtlerin istediklerinin sadece dillerini rahatça konuşmaları, yazmaları ve ana dil olarak kabul edilmeleri. Yoksa bağımsızlık istemediklerini, dağda olanlarında tek isteklerinin kabul edilmek olduğunu vurgulamış.
Bir ülkenin dili tektir diye düşünüyorum. Zaten bir çok kişi evinde, özel mülküne girdiğinde yada toplandığında şivesi neyse o şekilde konuşuyor. O zaman lazı, çerkezi, arnavutu, boşnakğı, ermenisi  ve daha bir sürü dili konuşanlar da bu haklarını istesinler. Sonuçta ülkemizin dili Türkçe. O yüzden de çokda tarafsız okuyamadım bu kitabı çünkü yazarın yazdıkları ile kalmayacağını düşünüyorum. Sonuçta TRT'de kürtçe, Arapça kanallar açtı, evlerinde de konuşuyorlar ama genele vurduğumuzda Türkçe konuşmak gereklidir. Hepimiz için geçerli bu düşüncem.
Birde anlamıyorum bizim mahallemizde kürt de vardı boşnakta ve biz komşuluk yapardık. Yoksa biz komşularımızı hiç dışlamadık.
Dillerini istiyorlar diyor ama kimse onlardan dillerini almıyor ki...Ülkenin ana dili, ortak dili ne ise o konuşulur. Yoksa evinde konuştuğun dili kimse kısıtlamıyor ki.....  Ana dilleri alındığı için gurularının, onurlarının kırıldığını söylüyor. Kurtuluş Savaşında omuz omuza savaştığımızı kardeş olduğumuzu söylüyor. elbette aynı vatanda, aynı topaklarda yaşıyoruz. ....Ve savaşırken atalarımızın amacı aynıydı. bağımsız, özgür bir vatan için şehit oldular.....
Anlayacağınız kitap biraz yanlıydı, okurken bende yanlı okudum o yüzden de o düşünceleri benimseyemedim....

Arka Kapaktan;

YAŞAR KEMAL HERKESİ BARIŞA ÇAĞIRIYOR


“Ne söylense sanki duyan yok, gören yok” diyen Yaşar Kemal, yeni kitabı Bu Bir Çağrıdır’da 20 yıldır yaptığı barış çağrısını yineliyor.

Yaşar Kemal’in Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Bu Bir Çağrıdır kitabı, büyük yazarın 1992’den bu yana, inatla, kimi zaman özlemle, kimi zaman öfkeyle ve her zaman umutla dile getirdiği demokrasi, insan hakları ve barış çağrılarını, uyarılarını ve söyleşilerini, bu konulara dair yazılarını bir araya getiriyor. 
Yaşar Kemal, 1993 yılında yazdığı, “Demokrasi Yalanı” makalesinde Gerçek bir demokrasiye ulaşmak kolay olmuyormuş. O da, kan ve gözyaşı istiyormuş. O da, akıl ve düşünce çabaları istiyormuş. Gerçek bir demokrasiye ulaşmak bir topluluğun, birkaç topluluğun iyi niyetli çabasıyla gerçekleştirilemiyor. Dışarıdan demokrasi de bir süs olaraktan, bir yalan olaraktan kalıyor. Demokrasiyi bilinçlenmiş halklar yaratır. Çünkü demokrasiyle yönetilmek en çok onun çıkarınadır” diyordu. 
Bu ülke bir kardeşlik toprağıdır,  bu topraklardaki  bütün kültürlerin, dillerin ve her doğa parçasının üstüne titrememiz gerekir vurgusunu yapan yazar, Kürt sorunu Türkiye’nin çağdaşlık sorunudur,  Kürt sorunu Türkiye’nin demokrasi sorunudur, Türkiye’nin bütünlüğünün korunması gerekir ve bir kardeş kavgasında kazanan olmaz diyordu. 
Yaşar Kemal, askeri operasyonların hızlandığı, siyaset söylemine şiddetin hakim olduğu 1995 yılında Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanırken hakimlere şöyle sesleniyordu: “Benim yazılarım halkımıza birer çağrıdır. Öncelikle batıdaki, doğudaki çocukları, savaşta ölmüş anaları çağırıyorum. Bu savaş en çok sizin yüreğinizi yaktı. Herkesi çağırıyorum, sayın yargıçlar sizleri de bu savaşı durdurmak isteyenlere katılmaya çağırıyorum. Bu ülke hepimizindir ve bu ülke insanlık tarihinde çok uzun yaşamaya layıktır. Hem de onuruyla yaşamaya ... Unutmayalım ki, bir ülkenin insanlarının onuru en azından toprağı kadar kutsaldır.”
Bu Bir Çağrıdır kitabının önsözüne Böyle çağrıları çok yazdım, yirmi yıldır yazdıklarımı bir araya toplayarak bir daha çağrıda bulunayım dedim. Ne söylense sanki duyan yok, gören yok” diye başlayan yazar, “Gençliğimde, gazetecilik yıllarımda Çanakkalede, Kurtuluş Savaşında birlikte savaşmış Türkleri de, Kürtleri de, onların sevgi ve dostluk dolu anılarını da çok dinledim. Bugün onların çocukları, torunları böyle bir kardeş savaşını kabul etmemeli. Etmiyorlar da. Bu savaş inanılmayacak kadar uzun sürdü. Türkler de Kürtler de bu savaşın bitmesini istiyorlar, bundan kuşkum yok” diyor.
Yazar, ‘Türkiye Barışını Arıyor’ başlıklı yazısına Gazi Mustafa Kemal’in 1923 yılında İzmit’te yaptığı basın toplantısındaki konuşmasından bir alıntıyla başlıyor ve ekliyor: “Savaşın ne zaman çıkacağını beklemek, ölümü beklemek gibidir. Savaşlar insanların ölüm fermanıdır. Savaşlar, üstünde yaşadığımız toprakların, doğamızın ölüm fermanıdır.”
SÖZÜM SİZEDİR
Yaşar Kemal kitabının önsözünü şu sözlerle bitiriyor: “Çok hatalar yaptık ama umutsuzluğa düşmenin bir gereği yok. Bir ülke insanları insanca yaşamayı, mutluluğu, güzelliği seçecekse, bu, evrensel insan haklarından, düşünce özgürlüğünden geçer. Dilini ve onurunu istemek en temel ve doğal haktır…
Bugün bir umutsuzluk yeli ortalığı kasıp kavuruyor. Ben diyorum ki, bu yaraların sağılması bizim elimizde. Ülkemizin onurunu, ekmeğini, kültür zenginliğini kurtarmak elimizde. Gelin de doğru dürüst bir demokratik düzenin kurulması için aklımızla, yüreğimizle elele verelim. Bu bir çağrıdır. Sözüm sizedir.”
KİTAPTAN BÖLÜMLER:
Benimki belki de bir tuhaf inanç. Ben, hiçbir insanın, gözlerini kan bürümüş de olsa, işkenceci de olsa, yüzlerce insanın katili de olsa, Musa Anter gibilerine kıyabileceğine inanamazdım. Musa Anteri yirmi üç yaşlarındayken tanıdım. Dostluğumuz o gün bugündür sürüyordu. Dünyaya hep iyilikle bakan bir kişiydi. En karanlık, en zalim günlerde bile hep aydınlık, hep umutlu, hep inançlı olurdu. En kötü insanda bile bir iyi yan arar, bulur, o insanı, o küçücük iyi yönüyle sevmeye,  anlamaya çalışırdı. Düşüncelerine sonuna kadar, inatla bağlıydı. Etiyle kemiğiyle kendi kültürünün, kimliğinin yok olmasına karşıydı. Savaşımı sonuna kadar, eksilmeden, ölümüne kadar sürdü. Ölümü de işte bu yüzden oldu. Ape Musa mutlu öldü. Savaşımının sonunu görmedi, ama ışığını gördü.”
“Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe” Değil, Eylül 1992
“Benim taraf tutmam kadar doğal ne var ki... Kendimi bildim bileli Türkiyenin halklarının  yanındayım. Kendimi bildim bileli zulüm görenlerle, hakkı yenenlerle, sömürülenlerle, acı çekenlerle, yoksullarla birlikteyim.”
Türkiyenin Üstündeki Kara Gökyüzü, 1995
 “Bu savaş yüzünden Türkiye büyük yara aldı. Türkiyedeki demokrasi sandığımız yönetim de büyük yara aldı. Ne yapacağını, nereye gideceğini bilmiyor. Ortada kalmış bocalıyor.”
Kürt Sorunu Nasıl Çözülür?, Röportaj: Cem Erciyes/ Temmuz 2009
“Biz umudun insanı insan yapan gücünü de biliyoruz. Bir gün insanlık umudun bilinmeyen gücünü ortaya çıkaracak. Bu yeni umut da insanları mutlu edecek. Vaylolo, vaylolo, vaylolo Ünlü birçok Kürt türküsü bununla başlar.”
Kürt Sorunu Nasıl Çözülür?, Röportaj: Cem Erciyes/ Temmuz 2009

Yorumlar

  1. Merhaba Gülşah'cığım, öncelikle güzel bir pazar günü diliyorum sana ve eşine:)

    Yaşar Kemal beni şaşırttı.Her gün BDP'li vekillerin "özerklik istiyoruz" "burası Kürdistan" demelerini duymamış olamaz.:)

    Duyduğu halde "Kürtler bölünmek istemiyor tek istedikleri tanınmaları dillerini konuşmaları" diyecek kadar SAFTİRİK de olamaz.

    Geriye tek şey kalıyor, Yaşar Kemal kitaplarının satışının azalması korkusuyla, DOBRA DOBRA "Kürtler özerklik istiyor,bu onlara verilsin" diyemiyor. Yani sade bir vatandaş olarak benim kadar dobra değil. Halbuki köşe yazarı Hasan Cemal bile köşesinde Kürtler özerklik istiyor, ayrılmak istiyor, ayrılsınlar, Kürdistan kurulsun diye bağırıp duruyor.

    Bunun dışında senin yazdıklarına katılıyorum bunlar zaten kendi aralarında Kürtçe konuşuyorlar hani Bücürük'ü çok korkutan (nedenini hala çözemedim)komşum, üç çocuğu var, merdivenlerde vs. bayağı kalabalık bir aile, ikide bir bir sürü akrabası gelir gider hep Kürtçe konuşuyorlar kimse de dışlamıyor dediğin gibi..en iyi komşuluk yaptığım bir,iki komşudan biridir kendisi. İsmi Rahime...çocuklarına da kedi sevgisi öğrettim naçizane..bahçedeki su kabını dökmüyorlar, sarman ve tekire iyi davranıyorlar vs. yani dışlamak asla yok..3 yıl önce PRenses hayattayken de kapıyı çalar "PRensesi sevmeye geldik" derlerdi:))

    Bunun dışında İbo Kürt değil mi?Adamı dışlayan mı var? Baş tacı edilmiş!Uçağı bile var!Karun kadar zengin!Dışlasaydık bu hallere gelebilir miydi? Ya meclisteki AKP'li Kürt asıllı vekil sayısını bilen var mı?..

    Yok canım sana,bana yutturamazlar,Yaşar Kemal o kadar değerli bir romancı ama böyle saftirik ayaklarına yatmasına gıcık oldum sanatçı dediğin MERT olmalı, DOBRA olmalı, söyle lan adam gibi "Kürtlerin istediği dil, mil değil, özerklik istiyorlar, Kürdistan kurmak istiyorlar ben de onlardan yanayım" dese ya. Nerde onda o yürek?

    Sevgiler canım..

    YanıtlaSil
  2. Sağol Müjde Abla sanada keyifli pazarlar. Haklısın, dışlanan yok aslında, dışlanan kişiler de belli... Onun dışında zaten herkes evinde istediği şekilde konuşuyor davranıyor. Ama özerklik istemek başka bir şey ve Y.Kemal açıkca demiyor belki de diyemiyor...
    Teşekkürler yorumun için.

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel bir tanıtım olmuş.Bu kitabı alıp okuyacağım en yakın zamanda.
    Bu arada Gülşahcım mimlendin :)
    sevgileerr

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamam canım bakıcam mime :)
      Keyifli okumalar. :)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Amasya Gezisinden Kalanlar....

Nerde Kalmıştık?

Günlük, Sergi Gezisi