Madam Arthur Bey Ve Hayatındaki Her Şey/ Mine Söğüt


Kitap bitti inanın benim duygularım da bitti.... 
Daha önce hiç Mine Söğüt kitabı okumamıştım. Ne büyük bir kayıpmış bu kitabı okuyunca anladım.
Kelimleri bu kadar anlamlı ve özgür kullanabilen, yazdığı duyguyu size hissettirebilen bir yazar bence ve bu kitap çok fena.
O kadar garip ki... nasıl yazacağımı bilmiyorum. Son sayfayı okudum, kapağını kapattım ve tüylerim diken diken oturdum düşündüm...
Aslında hikaye kötü masallar gibi...Ama bu kötülük masalsı değil... bildiğiniz, duyduğunuz, okuduğunuz ve belki de sizin de başınıza gelen yaşanmışlıklara dair.

Zaman olgusu çok önemli kitapta aslında ve yazar zamana yaymış bir çok şeyi....

Madam Arthur Bey "kadınadam" ve antikahraman. Kurduğu hayallerde insanları öldürüyor ve 

fotoğraflarını çektiriyor sevdiği adama.
Birçok karakter de aslında "iktidar ve kimliği" sorguluyor yazar. Ve zaman olgusu üzerinden ilerliyor.
Duyguları ifade edişi ve az kelimelerle cümlelerini bitirmesi çok etkiledi beni.
Madam Arthur Bey’in çevresindeki tüm kahramanlar en az onun kadar gerçeküstüler, ama aynı zamanda çok tanıdıklar, hayatımızın gerçeklerinden çok da uzak değiller. Mine Söğüt bir röportajında bu konuda şöyle söylüyor:  “Korkularımızın kahramanları onlar. Kaybettikten sonra gördüğümüz karabasanların… Gözlerimizi kapatıp kendi içimize baktığımızda yüzleştiğimiz tedirginliklerin kahramanları. Gölgemize saklanıp bizimle her yere geliyorlar. Işığın yönüne göre bazen ardımızdalar, bazen önümüze geçiyorlar; bazen de içimize girip bizimle birlikte dimdik ayakta duruyor, ya da uzandığımız yere uzanıyorlar. Aşinalık oradan olmalı…” (Habertürk kitap eki, Gülenay Börekçi röportajı, Haziran 2011) - See more at: http://www.edebiyathaber.net/madam-arthur-bey-ve-hayatindaki-her-sey-uzerine-sule-tuzul/#sthash.oIrnPk6v.dpuf
 Kitapta şiddet, sevgi, sevgisizlik, korkular, kuşkular vs... her bir duyguyu ayrı ayrı ve bazende bir olarak hayat vermiş karakterlerinde...
Bu kitabı kolay yutamıyor, öğütemiyor ve içinizden atamıyorsunuz. Her birimizin içinde
biriktirdiği eksiklerin yanına kıvrılıveriyor kitap.
Kafası kesilmiş babaların, ölüme yatmış evlatların sancısını ise en çok bir kadın
çekiyor elbet, bacak arasından o sancıyı hepinizin yüreğine ateşliyor. Sancılı
bir doğum ve sancılı bir ölüm arasında sıkışıp kaldığınızda, gözünüzün içine
bir tek Olga bakıyor.
Tüm kadınları ve erkekleri gözünüzün içine baktığı yerden elinize dolayıp, denizin
dibine atmak istiyorsunuz. Çünkü bu sayfalar ölüm kokuyor. Ve bu koku sizi
tahrik ediyor, ölenlerin ölümü hak etmiş olabileceği yalanına bir kez daha
inanıveriyorsunuz.
Hiç,
diyor büyük kanatlı siyah kuş, daha gözüpektir hepten.”

Öyle işte kesinlikle okuyun diyebeileceğim bir yazar ve kitap oldu benim için.
Ve etkisinden de kolay kolay kurtulamayacağım bir romandı.

 



Yorumlar

  1. Mine söğüt bu günlerde çokça karşıma çıkıyor, daha önce hiç okumadım ama hangi kitabıyla başlayacağımı bilemedim. Bu kitabı biraz ürpertti beni, korkuttu daha naif bir kitabıyla mı başlasam düşüncesi bıraktı. Etkileyici anlatımınız için teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam hatta iyi geceler. :)
      Gündüz kızla koşturmatan ve ev işlerinden anca şimdi yazabiliyorum.
      Evet yazarın kalemi çok çok kuvvetli ama bu kitapla başlamayın o zaman derim bende. Çünkü biraz sizi üzüyor kelimeleri, düşündürüyor ve arada da daraltıyor. Ama bu kitap kötü karamsar anlamında değil tersine kitap bana göre muhteşemdi.
      Bende teşekkür ederim sevgiler.

      Sil
  2. Mine Söğüt yaraya tuz gibi... Kanatmayı seviyor... Ve de kelimeleri öyle sihirli kullanıyor ki o dünyaya sokuyor insanı...
    En sevdiklerimden ♥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında ne güzel demişsin Şebnem. Kesinlikle yaraya tuz bir yazar. Bende çok sevdim ve diğer kitaplarınıda okuyacağım.
      İyi geceler, sevgiler. öpüyorum kocaman kocaman. :)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Amasya Gezisinden Kalanlar....

Nerde Kalmıştık?

Günlük, Sergi Gezisi