Günlük, Biten Kitaplar....
Sabahları uyandığım da havanın aydınlık olmasını seviyorum, bir de pencereyi açınca içeri dolan kuş cıvıltıları yok mu :)
Kendim de tek şikayetim "enerjimin düşük olması" uzun zamandır hep bir halsizlik hali var üzerimde.
Şöyle sabahları enerjik uyanıp hop güne başlamayı çok özledim.
"Neyin telaşı var" derseniz, inanın bende bilmiyorum. Bir bilsem!
Bu aralar yine evin içine takmış durumdayım.
İlk önce mutfaktan başladım. Konsol ve mutfakta ki dolapların içinde ki tüm gereçleri çıkarttım; salonun ortasına masaya yerlere yığdım ama her şeyi... bardaklardan, çatal bıçaklara kadar her şeyi... sonra da kullanmadığım ne varsa hepsini ihtiyaç sahiplerine gönderilmek üzere poşetledim.
Ve kriterim de "iki yıldır kullanmadığım her şey".... o kadar yer açıldı ki mutfak da anlatamam. Bir ara hatta böyle bir kitap vardı hatırlarsanız.
"Derle, topla" gibi bir şeydi Japon bir yazarın kitabı idi.
Şuan dolaplarım da sadece kullandığım eşyalar var.
Sıra yatak altı baza da...... Havalar biraz daha ısınsın, "yazlık-kışlık" yaparken oraya da el atıcam. Hurçların içine kadar döküp eliycem.
"Oh be dünya varmış" dedim resmen.
Gelelim kitaplara... 📕
Elimde bekleyen kitaplar azaldı. Çook mutluyum. 10 tane kaldı ve onlar da bitsin hemen listemde ki kitapları almaya başlayacağım.😊
Geçen sene almıştım bu kitapları.
"KARTALLAR VE MELEKLER / JULI ZEH"
Yazarın dilini sevdim ve bakış açısı doğal geliyor okurken.
Ama bu kitap da çok sıkıldım. Arka kapak yazısı ile içerik biraz farklı idi.
İçerik olarak daha çok "uyuşturucu ticareti"ne değinmiş ve bazı detaylar çok uzatılmıştı.
Bu kitabı akıcı okuyamasam da yazarın anlatımını sevdim.
ARKA KAPAK YAZISI;
"Avrupa'nın büyük bir bölümünün savaş yüzünden
mahvolduğunun farkında mısın? Sağ kalanlara ihanet edildi, aşağılandılar
ve unutuldular."
Juli Zeh'nin ilk romanı Kartallar ve Melekler, insanı yalnızca düşünmeye zorlamakla kalmayıp içine işleyen, öfke dolu bir yapıt. En küçük ayrıntısında bile bir pırıltı gizli. İdeolojilerin çökmesinden sonraki dönemde karşıt dünyaları, okuyucuyu dehşete düşürerek gözler önüne seriyor. Trajik kahramanları Max ve Jessie’nin sıradışı ve umutsuz aşkının anlatıldığı romanın arka planında Balkanlardaki dram, hukukun aczi, soykırım, uluslarası çıkar ilişkileri ve şebekeler sorgulanıyor.
Tüm olayları anlatmada kullanılan akıcı ve güncel dil, romanın kahramanlarının duyarlılığını ve güven yoksunluğunu da ortaya seriyor. Romanı okurken şimdiki zamanda sunulmuş bir anlatıyı dinler gibi oluyorsunuz.
Yazar savaş sonrası köpeği ile Bosna'ya yolculuk ediyor ve karşılaştığı detayları anlatıyor. Özellikle bakış açısını çok sevdim.
Ve kitabına ismini veren cümle geçiyor orta sayfalara doğru....
Mesela bir kurşun yemiş duvara bakıp yaptığı gözlem ve yorum çok etkiledi beni.
Eğer anlatı kitaplarını seviyorsanız bu yazara da bir göz atın. Ara da yorucu olsa da kalemi kuvvetli.
Son kitabım da;
Dönemine göre biraz farklı bakış açısı ve anlatımı var yazarın.
Bu öykü kitabını da oğullarına yazdığı yazıyor arka kapak yazısında. Ama siz okurken hiç sıkılmıyorsunuz.
5 öykü var ve 56 sayfa.
Yazar bu kitabında daha çok toplumsal ve ahlaksal olayların hikayesini anlatmış.
Hatta ben dün okurken bir tane öyküsünü sesli okudum, bakalım Umay ne tepki verecek diye. Oyun oynuyordu.
Bir ara durdum, kızım da kafasını kaldır ve "anne deve nolmuş okusana" dedi.
Hoşuma da gitti :)))
Böyle işte kısa ama dolu bir kitaptı Mutlu Prens.
Uzun bir yazı oldu.
Selamlar iyi haftalar 🙋🙏
Kendim de tek şikayetim "enerjimin düşük olması" uzun zamandır hep bir halsizlik hali var üzerimde.
Şöyle sabahları enerjik uyanıp hop güne başlamayı çok özledim.
"Neyin telaşı var" derseniz, inanın bende bilmiyorum. Bir bilsem!
![]() | |
fotoğraflar netten alıntıdır. |
İlk önce mutfaktan başladım. Konsol ve mutfakta ki dolapların içinde ki tüm gereçleri çıkarttım; salonun ortasına masaya yerlere yığdım ama her şeyi... bardaklardan, çatal bıçaklara kadar her şeyi... sonra da kullanmadığım ne varsa hepsini ihtiyaç sahiplerine gönderilmek üzere poşetledim.
Ve kriterim de "iki yıldır kullanmadığım her şey".... o kadar yer açıldı ki mutfak da anlatamam. Bir ara hatta böyle bir kitap vardı hatırlarsanız.
"Derle, topla" gibi bir şeydi Japon bir yazarın kitabı idi.
Şuan dolaplarım da sadece kullandığım eşyalar var.
Sıra yatak altı baza da...... Havalar biraz daha ısınsın, "yazlık-kışlık" yaparken oraya da el atıcam. Hurçların içine kadar döküp eliycem.
"Oh be dünya varmış" dedim resmen.
Gelelim kitaplara... 📕
Elimde bekleyen kitaplar azaldı. Çook mutluyum. 10 tane kaldı ve onlar da bitsin hemen listemde ki kitapları almaya başlayacağım.😊
Geçen sene almıştım bu kitapları.
"KARTALLAR VE MELEKLER / JULI ZEH"
Yazarın dilini sevdim ve bakış açısı doğal geliyor okurken.
Ama bu kitap da çok sıkıldım. Arka kapak yazısı ile içerik biraz farklı idi.
İçerik olarak daha çok "uyuşturucu ticareti"ne değinmiş ve bazı detaylar çok uzatılmıştı.
Bu kitabı akıcı okuyamasam da yazarın anlatımını sevdim.
ARKA KAPAK YAZISI;
Jessie, telefonda Max ile konuşurken
kendisini vurup ölmüştür. Bunalıma girip evine kapanan Max bir radyo
programına telefonla katılıp sorunlarından söz eder. Programın sunucusu
olan genç ve güzel Clara günün birinde Max'ın kapısını çalar. Ondan
sonra her adımda insanı şaşırtan, Max'ın "şimdi"ye tutunma çabası içinde
geçmişin hayaletleriyle boğuştuğu müthiş bir hikâye başlar. Ama bu
romanda hiçbir şey göründüğü gibi değil. Balkanlar'daki iç savaştan,
Avrupa Birliği'nin genişleme sürecine ve uyuşturucu ticaretine dek
uzanan korkunç bir ilişkiler ağının yarattığı muammanın içine davet
ediyoruz sizi.

Juli Zeh'nin ilk romanı Kartallar ve Melekler, insanı yalnızca düşünmeye zorlamakla kalmayıp içine işleyen, öfke dolu bir yapıt. En küçük ayrıntısında bile bir pırıltı gizli. İdeolojilerin çökmesinden sonraki dönemde karşıt dünyaları, okuyucuyu dehşete düşürerek gözler önüne seriyor. Trajik kahramanları Max ve Jessie’nin sıradışı ve umutsuz aşkının anlatıldığı romanın arka planında Balkanlardaki dram, hukukun aczi, soykırım, uluslarası çıkar ilişkileri ve şebekeler sorgulanıyor.
Tüm olayları anlatmada kullanılan akıcı ve güncel dil, romanın kahramanlarının duyarlılığını ve güven yoksunluğunu da ortaya seriyor. Romanı okurken şimdiki zamanda sunulmuş bir anlatıyı dinler gibi oluyorsunuz.
"SESSİZLİĞİN GÜRÜLTÜSÜ"Böyle diyor arka kapak yazısın da ve okurken de anlatı kitabı olduğundan akıcı bir şekilde ilerliyor kitap.
Juli Zeh'in 2001 yazında çıktığı Bosna yolculuğunun izlenimlerinden oluşan Sessizliğin Gürültüsü, doğanın büyüleyici güzelliğiyle yıkımın iç burkan izlerinin iç içe girdiği, savaşın hayaletinin hâlâ her yerde kol gezdiği bir ülkeyi yalın bir şiirsellikle anlatan etkileyici bir kitap. Gezi boyunca yaşadıklarını derin bir duyarlılık ve ince bir mizah anlayışıyla aktarırken bir yandan da savaşın doğasını, sebep ve sonuçlarını sorgulayan Zeh'in akıcı anlatısı, küçük öykülerden örülü bir roman tadında.
Yazar savaş sonrası köpeği ile Bosna'ya yolculuk ediyor ve karşılaştığı detayları anlatıyor. Özellikle bakış açısını çok sevdim.
Ve kitabına ismini veren cümle geçiyor orta sayfalara doğru....
Mesela bir kurşun yemiş duvara bakıp yaptığı gözlem ve yorum çok etkiledi beni.
Eğer anlatı kitaplarını seviyorsanız bu yazara da bir göz atın. Ara da yorucu olsa da kalemi kuvvetli.
Son kitabım da;
Dönemine göre biraz farklı bakış açısı ve anlatımı var yazarın.
Bu öykü kitabını da oğullarına yazdığı yazıyor arka kapak yazısında. Ama siz okurken hiç sıkılmıyorsunuz.
5 öykü var ve 56 sayfa.
Yazar bu kitabında daha çok toplumsal ve ahlaksal olayların hikayesini anlatmış.
Hatta ben dün okurken bir tane öyküsünü sesli okudum, bakalım Umay ne tepki verecek diye. Oyun oynuyordu.
Bir ara durdum, kızım da kafasını kaldır ve "anne deve nolmuş okusana" dedi.
Hoşuma da gitti :)))
Böyle işte kısa ama dolu bir kitaptı Mutlu Prens.
Uzun bir yazı oldu.
Selamlar iyi haftalar 🙋🙏
Ah dolap boşaltıp içindekileri vermeye bayılıyorum :)
YanıtlaSilBendeeeee, yer açılsın ki yerine yenileri gelsin diyorum hatta :))))
SilBenimde sadece yapasım var, düşüncede yani.Fiiliyata geçemiyor:)
YanıtlaSilBenim de öncesinde epey bi düşüncemde kalmıştı Mehtap Hn. Sonra bir geldiler sabahın köründe boşalttım dolapları :)
SilDarısı size,
Selamlar.
Mutfak eşyalarını hiç çoğaltmam bir tane alırsam evdekilerden bir iki tane veririm haklısınız dolaplar çok rahatlıyor. Benim çalıştığım zamandan kalan giysilerim biraz fazla onları da emekli olduğumdan beri torba torba veriyorum ama hala istediğim düzeye gelemedim yine de çok ilerleme kaydettim. Juli Zeh ortak okumamız, kartallar ve melekleri ben de okudum ikinci olarak serbest düşüş'ü okuyacağım sırasını bekliyor. İyi okumalar, sevgiler:)
YanıtlaSilSelam,
SilYapı itibari ile saklamayı pek sevmem. Bir eşyayla işim bittiyse hemen elden çıkartırım. uzun zamandır elden geirmeyince bekliyor ama insan nasıl rahatlıyor değil mi Gül Hn.? :)
Hala mutfak da boş kalan yerlere bakıp " oh ne iyi ettim" diyorum.
Kıyafette fazlam yoktur giyceğim kadarını alıyorum. Tabi çalışırken başka. Uzun zamandır çalışmayınca fazla kıyafet de olmuyor.
Bazen internette arama yaptığım da sizin sayfanız çıkıyor ve bende sizin gibi düşünüyorum "ne çok ortak yazar var okuduğumuz" diyorum :) ve seviniyorum.
Teşekkürler, iyi geceler, selamlar.
Juli Zeh'in Oyun Dürtüsü kitabın okumuş ve beğenmiştim, yazarın ilginç bir dili var gerçekten. Mutlu Prens'i de okumuştum, o da güzeldi, keyifli okumalar Gülşah'cım, sevgiler:)
YanıtlaSilSelam Eren'cim. Elimde ki kitaplar bitsin hemen "Oyun Dürtüsü" kitabına başlayacağım keyifle.
SilTekrar teşekkür ederim.
İyi geceler selamlar canım :)
Üzerinde ki halsizlik bahar yorgunluğudur tatlım. Ama uzun sürerse git bi doktora tahlillerini yaptırt. Öpüyorum...
YanıtlaSilSelam Can'ım.
SilHem bahar hem de sanırım hala içimin acısından Gamze'cim... içimi dinledikçe öyle yoruyorum ama doktora gözükmekte fayda var.
Bende çoook öpüyorum.
İyi geceler.
Kış başlangıcında ben de yapmıştım böyle bir rahatlama, ama gel gör şimdi yine haldeyim.
YanıtlaSilAzıcık zaman geçsin ben de bahar temizliğine başlayayım bari
Ahh Şebnem ah hiç bitmiyor bu evdekileri verme derleme toplama işleri....
SilDarısı sana canım.
Öperim çok iyi geceler. :)
zeh mi duyamdım hımmmm yazdım adınıııı :)
YanıtlaSilYaz yaz Deep, seversin diye düşünüyorum :)
Silİyi geceler, selamlar.
bazen bu tür temizlikler eve bir nevi detoks etkisi yapıyor , çok ta iyi oluyor hem ev hem içinde yaşayanlar hafifliyor , kolay gelsin , kitaplar da harika , hep bitsinler ve yenileri gelsin :)
YanıtlaSilAslında doğru kelime evet "detoks" Eylem. gerçektende hem dolaplar hemde biz rahatlıyoruz.
SilBir de şu kıyafet işini halledersem kışa tam taır hazır giricem :)
Kitaplar için "aminnnnn" :)
Selamlar, iyi geceler. :)