Günden Kalanlar, Biten Kitaplar...



 Selam. Bugünler de iyiym çok şükür. İlaçlar anca etki etti sanırım.... Artık başka çözümler de bulmam lazım. bir ay sürüyor bu alerji ve günlük yaşamımı çok etkiliyor...

Geçenler de İnsatgaram'dan severek takip ettiğim bir arkadaşım Sibel bir paylaşım da bulundu ve " mutlaka izleyin" demişti.
Netflix Belgeseli olan "Brené Brown: Cesaret Çağrısı"

 1 saatlik bir anlatı belgesel. En çok hoşuma giden ise; kendimizi, olmaya çalıştığımız halimizi değil olduğumuz halimizi sevmemeizi kabul etmemizi ve ona göre yön vermemizi demesini sevdim.
Özellikle "kırılgan" halimiziden utandığımızı, aslında "cesaret, cesurluk ile kırılganlığın" beraber hareket ettiğini anlattı. Çoğu kabul etmese de dedi... asıl başarı asıl önemli olan düşüp tekrar ayağa kalkmamız ve acımızı, bizi kıran şeyi özetle dibine kadar yaşamımız gerektiği idi... Eğer seviyorsanız böyle mini belgeseleri hem güldüren hemde sorgulatan belgeseli izleyin derim...
Tanıtımında ise şöyle yazyor;

Brené Brown yetersizlik, korku ve belirsizlik tarafından sınırları çizilen bir kültürde, cesareti konfora tercih etmenin bedelini mizah ve empatiyle tartışıyor.

 Okumayı çok istediğim kitaplardan biri idi "HİKAYECİ/ JODİ PİCOULT"

Arkadaşımdan ödünç aldım ve okudum. Sırada diğer kitapları var.
Bazı kitaplar içinizi dağlar ya işte bu kitap da öyleydi benim için. Bir de sanıyorum ki bu aralar çok fazla bu tarz kitaplar okuduğumdan... daha da etkileniyorum.
 Bundan önce de "Anne Frank'ın Hatıra Defteri"ni okumuştum.... derken bu kitap ile iyice üzüntüm arttı.
Bazen bakıyorum nete... evet bir kesim var ki Yahudilik ile bilgiler, dini bilgiler, siyasi bilgiler sunuyor...
Daha öncede demiştim, pek hatta hiç siyaseti sevmiyorum ve ilgilenmediğim için de bilgilerim hep yakın zamanla sınırlı......
O yüzden benim baktığım bakış açısı, içim üzen.... o insanların yaşamak zorunda kaldığı şartlar, gaz odaları ve açlık.......
Hikayeci kitabında da yazar Nazi Kampından kurtulan bir kadının ağzından anlatmış. Tabi kadının torunu, affedilmek isteyen bir Nazi Subayı... yaşananlar....





Hasan Ali Toptaş yine içimi dağladın be üstat....... #heba ........... Şu hayatta öğrendiğim bir şey varsa o da zamanı iyi değerlendirmek...
☘ Yine muhteşem bir kelime yumağı ile bize toplumsal ve bireysel hatalarımızdan bahsetmiş ama öyle ders verir gibi değil.... " hah,  işte,  aynen küçük yerlerde böyle oluyor "cinsinden anlatmış.... Yanlışı ile doğrusu ile, içe dönüp anlatmış.

.📍☘ Ziya ve Ziya'nın içindeki kederi, yaşadıklarını hiç unutmayacağım...

📍☘ okurken çocukluk işte dediğiniz ama büyüyünce nasıl da hayatınıza etki ettiğini gördüğünüz bir hikaye. Yer yer neresi rüya neresi gerçek dediğiniz de oluyor,  sonrası bir bakmışsınız hikaye akmış gitmiş.
☘📍 Aşk'ın her yerde aşk,  dostun her yerde dost ve ihanetin her yerde ihanet olduğunu anlıyorsunuz.
☘☘📍evet rahatsız edici bir hikâye,  zorlayıcı ama edebi değeri yüksek bi  hikâye...
En önemlisi neydi biliyor musunuz? Ark kapak da şöyle yazıyor ve en güzel tanımı olmuş bence; “... insanız yahu, kaybetmeye de ihtiyacımız var arkadaş, oturalım oturduğumuz yerde diyebilirdi mesela; ne var ki bunu yapamadı. Biçare çocuk, onun soluğunu kendi soluğu sanıyor şimdi; dilinde Nefise türküsüyle ortalıkta serseri mayın gibi gezinip duruyor. Farkında olmadan kaybetmenin tadını keşfetti de onu mu uzatıyor hergele bilmiyorum ki...”

Böyle işte....

Hayırlı ramazanlar, keyifli haftasonunuz olsun arkadaşlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Amasya Gezisinden Kalanlar....

Nerde Kalmıştık?

Günlük, Sergi Gezisi