Aslında mart ayı gibi dişim sinyal vermişti. Bundan yaklaşık 12 yıl önce kaplama yapıldı ve doktorum ortalama "10-15 yıl" gidiyor kaplamalar diye de uyarmıştı. Miyadı doldu anlaşılan ve ağrı beni mahvetti.... Tabi o süreçte pandemi başlamıştı ve korkudan doktora moktora gitmemiştim. Gargara ve yediklerime dikkat ederek geçirdim. Ama aklımın bir köşesinde hep yer etti dişim... bir gün patlak verecek düşüncesi çok fena.
Velhasıl geçen hafta dayanamayacağım şekilde diş etlerim ağrımaya başladı. Ve doktora gittim, yeniden yapılacak... Tabi benim gibi kırk yaşına kadar diş ağrısı çekmemiş biri için bu süreç çok fenaydı. Hani diyorlar ya " anamdan emdiğim süt burnumdan geldi" aynen onu yaşadım. uyku deseniz sancıdan yok...
Korksamda daha büyük sorun yaşamamak için muayene yolunu tuttum.... Eve gelir gelmez, hemen duşa girme. temizlenme ihtiyacı hissetme duygusu ne fena. Allah sağlık çalışanlarının yardımcısı olsun. Biz böyleysek onlar nasıldır kim bilir.
Bakalım bu hafta sonuçlanır artık dişim de rahatlarım.
Sonuçta bu hafta önemli bir süreç bizim için; kızın ilk ders haftası. Şimdilik hafta bir gün okula gidecekler. Bizim kızın grubu cuma günü gidecek. Diğer günler "Eba TV" den izleticez ki okul mantığı otursun. Bide uzaktan öğretim olma durumu da var...
Geceleri geç uyuduğumdan okumaya devam. Tabi daha yavaş okuyorum çünkü beynim yorgun oluyor. O yüzden bu aralar daha kolay okunur kitaplar seçiyorum.
"Clarissa / Stefan Zweig"
Uzun zamandır ara vermiştim Zweig okumalarına. Sanki tekrar aynı kitapları okuyormuşum gibi hissediyordum. Sonra Korku kitabı ile yeniden başladım okumaya.
Sonra yine ara vermiştim ki Sevgili Gül Hn. (
blog sayfası için tıktık :) ) bloğunda bu kitabın yorumunu okudum. Ayrıca Gül Hn. ilgi ve keyifle takip ediyor, paylaşımlarını okuyorum. Samimi, net yazımları hoşuma gidiyor :))
Ve bu kitabı da bir çırpıda keyifle okudum. Tabi kitabın tamamını yazar tamamlayamamış. Sonlara doğru bir boşluk hissi, sanki kitap yarım kalmış gibi hissediyor ve anlıyorsunuz.
Konusu itibari ile 1902'de başlayan savaş, öncesi sonrası yaşadıklarını konu ediyor. Askeri bir baba ve askerliğin verdiği ciddiyet, disiplin, duygularını saklama... yine erkek evladın askeriyeye girmesi kızın ise faydalı bir işi olsun diye doktor yanında yardıma başlaması... sonrası aşk, evlilik, mücadele derken kitap bitiyor. Clarissa acılar çeken ama yine de ayakta kalmaya çalışan bir genç kadındır.
Arka kapak yazısı şöyledir;
Açıklama
Zweig hayatının son dönemlerinde başladığı, taslağı 1981’de gün ışığına çıkarılan ve yayıncısı tarafından tamamlanan Clarissa’da, 1902 yılından Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesine kadar geçen dönemde, dünyanın halini genç bir kadının gözünden anlatır. Avusturyalı bir subayın kızı olan Clarissa bir manastır okulunda büyümüş, eğitimini tamamladıktan sonra Viyanalı ünlü bir sinir hastalıkları uzmanının yanında çalışmaya başlamıştır. Luzern’deki bir kongrede barışsever Fransız öğretmen Léonard’la tanışır. Birbirlerine âşık olurlar. Savaş yüzünden ayrılmak zorunda kaldıklarında Clarissa hamiledir. Üstelik karnındaki bebeğin babası aynı zamanda düşmanıdır da. Milliyetçi bir histerinin kol gezdiği parçalanmış Avrupa’da bu bebeği doğurmak yalnızca kişisel bir karar değildir artık.
Bir diğer kitabım grup okuması olan, Nobel ödüllü bir yazar olan "
Elfriede Jelinek / Michael -Çocuksu Topluma Gençlik Kitabı"
Tabi okurken hiç bir şey anlamadım desem yeridir. Bu tarz kitaplar özellikle anlatım tekniği olarak yorucu oluyor kendi adıma... Yazarın hayatını okuduğumda zamanında yazım tekniği olarak yeniliklere öncü olmuş bir isim. Ülkemizde daha çok "Piyanist" kitabı ile tanınıyormuş. Feminist bir yazarmış.
Velhasıl kendi adıma beğenmedim kitabı ama yazar bu şekilde yazdıysa vardır bir bildiği diye düşünüyorum. Ve iyi ki de okumuşuz diğer arkadaşlarımızla, bir fikrim var, en azından nasıl bir anlatım tarzı var biliyorum. Tabi konusu itibari ile hala günümüzde geçerliliğini koruyor televizyonun artı eksi yönleri.....
Arka kapak yazısı anlatıyor bir çok şeyi....
Nobel Edebiyat Ödüllü Elfriede Jelinek, erken dönem romanı Michael’de savaş sonrası ortaya çıkan kitlesel medyanın muzip dilli bir eleştirisini yapıyor.
Jelinek, Michael’de “gençlik romanı” türünün coşkulu ve ümit dolu geleneğinden faydalanırken, ekran karşısında yetişmekte olan nesle dair endişelerini nefes nefese bir anlatı halinde okurlara sunuyor. Romanda, İkinci Dünya Savaşı sonrasında zenginleşen Avrupa’da, özellikle de savaşın travmalarından kaçmaya hazır bir kuşak içinde yaygınlaşan yarım ve yanlış bilinç, televizyonu kılavuz olarak kabul eden toplumun histerisi ve ortaya çıkan insanın düşünce biçimleri masaya yatırılıyor. Jelinek, ekranın iki yanını postmodern bir anlatıda sentezliyor, günlük konuşmayla televizyon ve radyoya ait kalıplar arasında ustaca geçişler yapıyor ve bir sonraki dönemeçte kayıtsız cinnetlerin olduğu yeni dünyayı gözünü ayırmadan, tüm karanlığı ve karamsarlığıyla anlatıyor.
“Jelinek’in eserlerinin müstesnalığı, seçtiği konuların siyasi çarpıcılığı ve metinlerinin yıkıcı estetik gücünden gelir… Başkalarının sözlerini, rastgele deyişleri, edebiyatı, teorik tartışmaları parçalarına ayırarak, bir yandan çürütücü ve ayrıştırıcı etkiye sahipken, bir o kadar da yapıcı bir metinsel ağ içinde harmanlamayı başarıyor.”
- Dagmar von Hoff -
Gülşah Hanım merhaba, beni andığınız ve güzel sözleriniz için çok teşekkür ediyorum. Diş sorununuz için çok geçmiş olsun umarım kısa sürede bitirirsiniz, en sevmediğim diş doktoruna gitmektir pandemi de cabası çok kötü hakikaten.
YanıtlaSilİkinci kitabı yayınevinin sayfasında görmüştüm çok da ilgimi çekti ama sizin yorumunuzdan sonra bu günlerde okuyamayacağım gibi geldi belki sonra. Elinize sağlık, keyifli okumalar:)
Çok teşekkür ederim, fenaymış gerçekten de diş ağrısı.....
SilO kadar seviyorum ki sayfanızı, samimi, içten bir sayfaya olan duygularımı yazdım 🦋🌿
İkinci kitabı grupta bir çok arkadaşımız yazdığım duygularla okuduk inanın. Belki ikinci kez okuduğumda daha iyi oturur anlatılmak istenenler lakin benim o gücüm yok bu kitaba. O yüzden seneye be birakabilirsiniz bu kitabı... 😁
geçmiş olsun sana hayırlı olsun bebeyeee :)
YanıtlaSilSağol Deep :)
SilSana da çok geçmiş olsun İlkay 😣 fenaymış çok fena....
YanıtlaSilDediğin gibi orta halli bir kitaptı Clarissa.
Selamlar :)
Çok geçmiş olsun Gülşahcığım, öpüyorum çok.
YanıtlaSilSagol canim, bende öperim çok. :)
SilÇok geçmiş olsun. Kırk yaşına kadar diş ağrısı çekmemek büyük şans bence. iyi yönünden bakmak lazım.
YanıtlaSilDeğil mi? 😁
SilÇok teşekkür eserim Kadriye Hn. Zormuş ama....
İyi geceler 🌿🌼
Geçmiş olsun. Pandemi günlerinde tüm sağlık sorunları zora girdi ama diş daha fena. Neredeyse hiçbiryer çalışmıyor. Büyük oğlumun di teli var haziranda çıkacaktı. Marttan beri Ege bakmadığı için kaldı. En son özele mi çıkartsak dedik. 10 yer aradıysa 9'u başka yerin hastasına bakmıyoruz dedi. 1 tanesi de acayip fahiş fiyat çıkardı.
YanıtlaSilSizede çok geçmiş olsun Adadenizi...
SilZormuş diş...hele iyi bir doktor bulamamak dahada zormuş. Zaten diğer sorunda diş merkezlerinin ciddi pahalı fiyat vermesi...
Geçmiş olsun. Diş ağrısı çok fena. Benim de arada ağrıyor ama bu aralar hastaneye gitmek istemediğim için erteliyorum. Umarım ileride acısı çıkmaz.
YanıtlaSilClarissa'yı ben çok sevmiştim. Yazar öldüğü için yarım kalmışlık duygusu var. Eğer tamamlayabilseydi çok daha sevebileceğim bir kitap olabilirdi.
Çok sağol Şule. Gerçekten de fena imiş diş. Sanada geçmiş olsun ve ilerlemesin ağrısı 🙏🏻
SilBence de eğer yazar yaşasaydı sonu biraz daha farklı olurdu.
Galiba epeyce zamandır kitap okumuyorum. Şimdi böyle iştahla yazılmış bir kitap yazısı görünce, ben de okusam ben de yazsam diye içimden geçirdim :) Neşeli sevgilerle :)
YanıtlaSilDarısı size diyeyim :) dönemsel oluyor bu aralar bende de.. Mesela bu aralar daha az okuyabiliyorum, fazlasını almıyor belleğim. Sanırım ortam da geriyor...
SilSelamlar, sevgiler 🌺